Afrin operasyonu başarılı ve emin adımlarla devam ederken gözler bir taraftan da Münbiç’e çevrildi. Cumhurbaşkanımız Münbiç’in de temizleneceğini daha önce deklare etmişti. Türkiye, Münbiç’e girebilir mi, girerse burada olası ABD-Türkiye çatışması olur mu, şeklinde sorular var kafamızda.
Hiç şüphesiz Münbiç’e gireriz! Karşımızda da ABD olmaz, olamaz! Şayet ABD, Türkiye’nin karşısında durur ve karşılık verirse bu NATO’nun sonu olur.
Peki, bu kadar önemli mi NATO? NATO niye kuruldu, kime hizmet ediyor? Bizim NATO’ya ihtiyacımız var mı? Bu soruların cevabını aramaya gerek bile yok.
Türkiye, NATO’ya 1952 yılında üye olmuştu. NATO’nun bize kârı da zararı olmadı denilebilir. Sadece caydırıcı bir güç unsuru olarak NATO varlığını sürdürdü. Türkiye, NATO’da “savunma dönüşümü” çabalarını destekleyen ülkelerden. Bu bağlamda İstanbul’da hazırlık düzeyinde bir kuvvet karargâhı kuruldu. İzmir’deki hava komutanlığının yerine kara komutanlığı kurulması öngörülüyor.
NATO’dan bize bir hayır gelir mi gelemez mi denilirse, NATO’nun müdahale ettiği ve güç bulundurduğu Bosna, Irak, Afganistan ve Libya gibi Müslümanların zulüm gördüğü coğrafyalara bakmamız yeterlidir.
NATO’nun en önemli maddesi bilindiği üzere 5. maddedir. Bu maddenin özü “üyelerden birine ya da birkaçına yapılan silahlı saldırı bütün üyelere yapılmış bir saldırı olarak göz önünde bulundurulacaktır.” şeklindedir. Ne olacak bu durumda derseniz, şu anda Türkiye’nin Afrin Harekâtı’na aslında NATO’nun da fiilen katılması ve en önemli üye olan Türkiye’nin güvenliğini birlikte sağlaması gerekir. Peki, tarihte bu maddenin işletildiği görüldü mü derseniz, evet, bu madde ilk kez 11 Eylül 2001'de, ABD'ye yapılan saldırıda işletilmişti. Başkan Bush; “Ya bizimle berabersiniz ya bize karşısınız.” diyerek NATO üyesi olmayan ülkeleri de uyarıyordu. Ancak Türkiye hiçbir zaman PKK’ya karşı NATO’dan istediği desteği bulamadı.