Yıllardır terörizm ve teröristle mücadele eden Türkiye, gerek ulusal gerekse uluslararası arenada güçlü ve büyük devlet olduğunu her defa gösterdi. Başımıza gelenleri anlamak ve iyi tahlil etmek için Türkiye’nin kuruluşundan bugüne değin Avrupa ve ABD’nin bizi nasıl gördüğünü bilmemiz gerekiyor.
Son yüz elli yıldır Batı’nın Müslüman Türk üzerine oynadığı oyunları tekrar tekrar okumak gerekiyor. Bir de içimizdeki Batıcı sözde aydınların ihanetini bilmek lazım. Bu bağlamda daima Tanzimat’tan bahsediyor olmamız boşuna değil. Tanzimat’tan itibaren Batı ile olan ilişkilerimizde sürekli onların ağzına bakan, kendini güçsüz ve yetersiz hisseden siyasetçi tipi vardı. Batı’nın buyurganlığı karşısında boyun eğen ve Batı’dan talimat alan bu zavallı kişilerin özellikle hariciyedeki hali içler acısıydı. Sadece M. Reşit Paşa’nın görevde kalabilmek uğruna Batı ve masonik yapılarla nasıl kirli ilişkilere girdiğini söylesek yeterlidir.
Türkiye Cumhuriyeti, varlığını uluslararası alanda kabul ettirmek ve uluslararası kuruluşlara (NATO, BM) girmek için savaşlara bile sürüklenmişti. Ne işimiz vardı Kore’de, diyebilirsiniz. Hatta 2. Dünya Savaşı’na son anda girer gibi yapmasak (23 Şubat 1945 - Türkiye, Almanya ve Japonya’ya savaş ilan etti) BM’ye giremiyorduk. Türkiye, oyun kurucu olmak ve masada bulunmak istiyordu sürekli. Gücünü milletinden ve tarihinden almayan siyasi aktörler, ne yazık ki yıllarca Batı’nın eşiğinde bekletti durdu bizi. “Borç alan emir alır.” denir ya, Türkiye uluslararası kuruluşlardan sürekli borç alan ve dolayısıyla emir alan bir ülke olarak masanın dışında bırakılmıştı. Şimdi gelelim bugünlere.
Ey Almanya, karşında 60’lı yıllarda en ağır işlerde çalıştırmak için işçi aldığın Türkiye yok! Tankların modernizasyonunu yapmayacakmışsın! Biz, senin derdinin iyi biliyoruz. İçine aldığın ve beslediğin hainleri, bize karşı kullanıyorsun. O zavallılar da Almanya, Kürtlere sahip çıkıyor diye inanıyor! Gel kardeşim, akıllı ol! Türkiye, Türk’e de Kürt’e de herkese de yeter.
Ey Fransa, sen öncelikle Kuzey Afrika’da döktüğün kanın hesabını ver! BM’de bir de Fransa’nın sömürüsü ve soykırımını konuşmak için toplansak!
Ey Batı, sizin siciliniz kan dökmekle ve soykırım yapmakla meşhurdur. Sizin için insan, insanın kurdu iken; bizim medeniyetimizde insan, Yüce Yaradan’ın muhatabıdır. Kâinatın en şerefli varlığıdır insan. Farkımız bu işte!