Eğitim sistemimiz sürekli revize ediliyor. Değişim veya yenilik adı altında atılan her adımın artıları olduğu gibi eksileri de olabiliyor. Liselere öğrenci seçimi, üniversiteye giriş, eğitimcilerin kariyer basamakları, norm fazlası öğretmenler, sözleşmeli öğretmenlik, mülakat sistemi, eğitim yöneticiliği, özel okullar, destekleme kursları, özel kurslar … Uzayıp giden sorunlar yumağı duruyor önümüzde.
Yeni derslikler, teknolojik alt yapılar, eğitim materyalleri, ders kitaplarının ücretsiz verilmesi… Bu kadar desteğe ve imkâna rağmen en çok ses eğitimden geliyor. Tıkır tıkır işleyen bir düzen kurulamadı.
Sözleşmeli öğretmenlik geldi, sonra kaldırıldı ve sevindik. Yönetici atama sisteminde sınav getirildi, adalet geldi düşüncesi hâkim oldu. Kabul de görmüştü bu sistem ama sonrasında sınavsız atama geldi, huzursuzluk çıktı.
Gerek liselere girişte gerekse üniversiteye girişte değişim üstüne değişim getirildi ve bu değişim revize edilerek devam ediyor. Şimdi de “nitelikli okul” kavramı eğitim hayatımıza girdi. Tarihi başarılarla dolu liseler, mahalle okuluna dönüşerek her düzeyden akademik seviyedeki öğrencileri bünyesinde toplayacak. Bu öğrencilerin sınıflarını sıralama yaparak oluştursan gürültü kopar! Hangi okullar sınavla öğrenci alacak bir an önce netleşmelidir.
Eğitim hayatımızdaki bunca problemi görmüyorlar mı, diyebilirsiniz. Görüyor ve kafa yoruyorlar tabii ki.
Bir işteki başarı birlikte hareket ettiğiniz takımla mümkündür. Eğitim hayatımızı yönlendiren, yöneten eğitim yöneticilerini bir takım olarak düşünmek ve bu takımı iyi belirlemek gerekir. Yönetici atama ve kariyer sistemi bu bağlamda çok mühimdir. Mahkeme kapılarını aşındıran kariyer basamakları sistemi maalesef revize edilemedi. Çoğu eğitimci bu konuda mağdur. Aynı işi yapan bir kısım eğitimciler “uzman” iken, bir kısmı ise düz öğretmen. Hatta son zamanlarda bazıları kadrolu bile değil, sözleşmeli!