İnsanız, aciziz. Faniyiz. Ansızın bir haberle yıkılabiliyoruz. Ve an oluyor bir amansız hastalığın pençesine dûçâr olabiliyoruz. Ye'se düşebiliyoruz. Tâkatimiz tükenebiliyor. Yalnız kalabiliyoruz. Dert, sıkıntı, huzursuzluk her şey bizi bulabiliyor. İyi gün, kötü gün farkını düşünmeden bir şeye ihtiyacımız var: Birbirimize dua etmeye.
Üzüldüğümüz öyle anlar oluyor ki bu durumda nereye sığınacağız? Kime iltica edeceğiz? İnsanı, en çok insan üzüyor. Hem de en çok sevdiklerimiz üzüyor bizi. Acı, sevdiklerinizden geldiğinde daha bir acıtıyor içimizi. İnsana, en ağır yaraları sevdikleri açıyor.
Sevdiklerimiz hem yaradır, hem de merhem. Sevdiklerinize merhem olmaya, şifa olmaya, derman olmaya var mısınız? Sevdikleriniz için her vakit dua etmeye ne dersiniz?
Gönül yorgunuyuz çoğumuz. Hayatın ağırlığı düştükçe düşüyor kalbimizin üstüne, gözlerimizi kapatıyor bu ağırlık. Bir açsak gözümüzü, bu yükten bir kurtarabilsek kalbimizi, ah! Zamane duygular bela olup yağıyor sevgimizin üstüne. Ömrümüz tükendikçe tükeniyor ve yükümüz artıkça artıyor. Yol uzadıkça uzuyor, ağırlığı çekemez oluyoruz. İşte bu anda, tamda bizi muhasara altına aldığında kötü duygular, duaya olan ihtiyacımız artıyor. Dua merhem oluyor. Peki, dua edecek gönül ehli var mıdır? Sözü şifa olan, dinlediğimizde içimizin açıldığı bir dost var mıdır?
Dost, sevgili, sırdaş, arkadaş, haldaş, gönüldaş, yoldaş… Nerededir bu tılsımlı sözcükleri haiz sevgililer, dostlar? Kaf Dağı'nın ardında mıdır aradıklarımız? Uçsak gücümüz mü, yoksa içimizde biriktirdiğimiz sevgi mi kavuşturur bizi? Uçabilir miyiz, kanatlarımız bu ateş dağını aşmaya dayanabilir mi? Şayet, hakiki ve samimi isek neden uçup bu ateş dağını aşamıyoruz? Dua yüklenelim en iyisi. Dua yaka yaka, dilimizde terennüm edelim iyiliği, güzelliği. Dua ile açılalım denizlere,aşalım dağları.
Dua nedir?