Bu hafta “Öğretmen Günü” kutlamaları ile dolu dolu geçiyor. Her yerde öğretmenlere saygı, sevgi, iltifat var. Toplum olarak anlık tepkiler veriyoruz, akıllıca bir değerlendirme yapamıyoruz. Oysaki öğretmenlik mesleğinin biriken onca problemi vardır. Öğretmen yetiştiren kurumlardan başlamak üzere eğitim sistemini ele alacak enine boyuna bir değerlendirme yapmak mecburiyetindeyiz. Eğitim, hiçbir alana benzemez. Popülist politikalar, günü kurtaran uygulamalar, ideolojik takıntılar, siyasî beklentiler asla ama asla hesaba katılmadan akıl ve bilim temelli yenilikleri takip etmek gerekir.
Her şey değişim ve dönüşüm içindedir. Dün, bugünden daha yenidir ve bugün daha yeni bilgiler var elimizde. Bilginin doğrulanma ve hayata katılma süreci oldukça kısalmıştır. Her gün yeni bilgiyle başlıyoruz. Siz, dünkü bilgi ile devam edemezsiniz.
Teknolojik gelişmeler, buluşlar, jenerasyon farkı gözetilmek zorundadır. Dünkü espriye bile gülmeyen çocuğun dünyasına girmek hiç de kolay değil. Bu bakımdan öğretmeni ve öğretmenlik mesleğini ve öğretmeni yetiştiren kurumları ve öğretmen yetiştiren öğretmenleri masaya yatırmak gerek.
Eğitim politikalarını hazırlayanların asırlık geleceğe projeksiyon tutmaları lazımdır. Bugün eğitim sisteminde problem yaşıyorsak, bu problem bugünün problemi değildir. Günümüzün problemleri en az elli yıl öncesinin öngöremediği ve planlayamadığı problemlerdir. Gelecek elli yıl sonra da bir problem yaşanırsa, sebebi bugünkü yanlışlar olacaktır.
Herkesin eğitimle ilgili bir derdi var. Çünkü her evde bir çocuk var ve her ev eğitimin bir paydaşı durumdadır. Akşam olunca başka bir meslek mensubundan bahsedilemez ama çocuklarınız her gün öğretmenlerinden bahsederler. Bu durunda öğretmen, bir günde kaç öğrenciyle muhatap olmuşsa, o akşam o kadar eve giriyor demektir.
Öğretmenler Günü hamasetlerini bir tarafa bırakıp, dünya nereye gidiyor, gelecekte okul, sınıf olacak mı, diye tartışmak gerek. Öğretmenlik mesleğini geleceğe taşıyamazsak olmayan bir mesleğin gününü de kutlayamayız!