Dünyanın küçüldüğü, değerlerin ve kültürel kimliğin daima dış tehditlere maruz kaldığı bir çağdayız. Çocuklardan başlamak üzere toplumun tümü tehdit altındadır. Çocuklarımızı bu tehlikelerden koruyamadığımız gibi onlar için alternatif üretme konusunda da tembeliz. Hal böyle olunca çocuklarımız, gençlerimiz savrulup duruyor.
Ailelerimiz çocuklarını yetiştirirken nelere dikkat etmekte, neleri öncelemekteler? Ailelerimizi çocuklarının hangi halleri mutlu kılmaktadır? Okula, çevreye ve topluma baktığımızda ailelerimiz için en önemli ve tek öncelik akademik başarıdır! Çocuğunun durumunu takip eden bir aile, okula gittiğinde tek bir şeyi soruyor: Dersler nasıl? Dersler çok iyi ama dersten ders çıkarabilmiş değiliz!
Kimse de çocuğumun ahlakî ve sosyal durumu, saygısı, sevgisi ne durumdadır, diye sormuyor. Neden sormuyorlar diye düşündüğümüzde garip bir manzara çıkıyor ortaya. Herkes çocuğuna çok güveniyor, herkes çocuğunu biricik ve özellikli görüyor.
Çocuğu kopya çektiği için okula gelen bir veli şöyle diyor: “Benim çocuğum asla kopya çekmez, ben çocuğuma güveniyorum, çocuğum yalan söylemez!” Bu durum şudur: Yalan söyleyen öğretmen var! Vay yalancı öğretmen, gel bakalım buraya, sen nasıl bu çocuğa iftira atarsın! Evet, öğretmen kabahatli oluyor. Çünkü başarıya giden her yol mübahtır anlayışı yerleşti. Dolayısıyla kopya çekmek de soruları çalmak da serbesttir! Çocuk başarılı olsun da ahlak önemli değil!
Kişisel başarıyı kutsal hale geldik. Bu kişisellik, bencil bir gençliği doğuruyor. Sonunda birbirinden habersiz, birbirini umursamayan, saygısız, kıymet bilmeyen, vefadan ve fedakârlıktan uzak bir nesil ile karşı karşıya kalıyoruz. İşte böyle bir nesil, gelenek, âdet, örf, töre ve inançtan mahrum yetişiyor. İnsanı insan yapan böyle değerlerden mahrum bir gençliğin doldurduğu sokaklar, meydanlar, mesire yerleri, topluma açık her yer bizler için içler acısı manzaralar ile doludur. Ramazan ayının manevî havasını bile teneffüs etmekten aciz böylesi vurdumduymaz gençler başarılı olsa ne yazar! Sınırsız hak talep eden, büyüklere hürmet göstermeyen ve sorumluluktan kaçan bir gençlik için seçilme yaşını 18’e indirsek ne olur! Ağzında argodan öte küfür taşıyan ve dini değerlerle alay eden birisinin, TC kimlik kartı taşıması ve kimliğinde dininin İslam yazıyor olması neye yarar!
Yazar Vehbi Vakkasoğlu, "Dün Çanakkale’yi geçemeyenler, bugün ailemizi geçmek ve ezmek istemekteler. Dolayısıyla bugünün Çanakkale’si ailedir. Onlar şimdi son kalemiz olan ailemizi temelden yıkmak istiyorlar" diyor. Evet, aile bizim kalemiz, dayanağımız, toplumu ve milleti var eden sarsılmaz gücümüzdür. Ailelerimiz, sadece başarıyı önemserse çocuklarını toplumdan koparmış ve fedakârlıktan mahrum bırakmış olacaklardır. Her şeyden önce iyi bir insan olabilmeyi gaye edinmek gerekir.