“Soyundum çileye dönmemecesine/ Bilendim ışıktan gözyaşlarıyla” diyordu merhum Mehmet Âkif İnan. Şair ve mücadele insanı, bir güzel adamın fani dünyadan ayrılışının üzerinden 18 yıl geçti. Geçen her yıl onu daha diri tuttu. Çünkü davası, ülküsü, inancı ve yolu daima diri tutuldu. Kimdir M. Âkif İnan, ne demiştir, niçin mücadele etmiştir?
1992’de Eğitim-Bir-Sen’i kurdu ve aynı zamanda Memur-Sen Konfederasyon Başkanlığını yürüttü. Bizi hayat hikâyesinden ziyade bir sanatçı ve sendikacı olarak duruşu daha çok ilgilendiriyor. Peki, nasıl bir duruş sergilemişti merhum M. Âkif İnan? Kısa kısa hatırlayalım mı? İşte örnek ve önder bir şahsiyetin hayatı:
İlk gençlik yıllarında kendisine bir mücadele alanı seçmiştir. 18 yaşında iken arkadaşlarıyla Derya gazetesini çıkarıyor. 19 yaşında “Urfalı Şairler” üzerine ilk konferansını verdi. Birçoğumuz için eğlence ve eğlenme zamanı olan bu yaşları merhum M. Âkif İnan, düşünerek ve yazarak geçirmiştir. Tam bir eylem adamıdır. Şu dizeler levhalıktır:
“Her eylem yeniden diriltir beni/ Nehirler düşlerim göl kenarında”
O, Kudüs âşığıdır. Ümmet şuurundan hiçbir zaman ayrılmadan İslam coğrafyasının derdini, tasasını ve geleceğini düşünmüştür. Bu uğurda şiirler, yazılar yazmıştır. Mücadele temelini oluşturan bu inancını hiçbir zaman kaybetmemiştir.
“Mescid-i Aksa’yı gördüm düşümde /Bir çocuk gibiydi ve ağlıyordu /Varıp eşiğine alnımı koydum /Sanki bir yer altı nehr çağlıyordu” dizeleri bugün meydanların vazgeçemediği marş gibidir.
Bugün de aynı sıcaklıkta acısını yaşadığımız Kudüs davasını hiç unutmadı.