Taşeronlar üzerinden yürütülen savaşlar yaşıyoruz. Ülkemize içten ve dıştan hücum yapılıyor. Yaklaşık kırk yıldır süren PKK mücadelesi ile enerjisi harcanan Türkiye son olarak FETÖ eliyle yıkılmak istendi. Irak ve Suriye politikalarını pek değiştirmeyen Türkiye, şimdi de AB ve ABD'nin bazen açık, bazen de örtülü tehdit ve saldırıları ile karşı karşıya kalıyor. Her şeye rağmen büyümesini sürdüren, istikrarını koruyan ve caydırıcı güç olan Türkiye, G20 toplantılarında dikkatleri üzerine çekmeyi başardı. Gücümüzü Batı daha iyi biliyor. Almanya istediğini yaptıramıyor, ABD ise kaçak güreşiyor. Rusya her şeye rağmen ekonomik ilişkilerini sıkılaştırıyor, enerji anlaşmalarını devam ettiriyor.
Demek ki Türkiye masada ve hesaba katılıyor. İçimizdeki beyinleri alınmış kellelere bakarsak Türkiye tükenmiş vaziyette. Kimileri Avrupa, kimileri de ABD'de yemlenen asalaklar ve ahmaklar ordusunun lejyonerleri maalesef bizim insanımız. Oturduğumuz her masanın altına gizlenen ve bizim pazarlık gücümüzü zayıflatmaya çalışanlar bu beyinsizler son 150 yıldır içimizden çıkıyor. Bunu hep yapıyorlar. Siyasetin ve ekonominin Batı'da daha iyi öğrenileceğini sanarak gönderdiğimiz ve ne yazık ki oralarda beyinleri alınan bu zavallılar hep hain oldular. Türkiye, beyin göçünün de önüne geçerek zinde insan gücünü ihraç etmemelidir. İnsanımızı neden Batı'ya bağımlı ve onlardan direktif alan bir psikolojiye girer? Doğu toplumu özelliğimizden midir, duygusal yapımız mı buna müsaittir? Niye Türkiye'nin yönlendirdiği insan gücü yoktur? Bunları düşünme zamanı geçti bile. Harekete geçmeliyiz. Masadaki insanlarımız bizi satmamalıdır. Bugün Adalar ve Kıbrıs problemleri devam ediyor. Musul problemi de sürüyor. Halledilen tek problem Hatay'dır. Osmanlı'dan sonra Türkiye ile masaya oturan Batı ve diğer güçler her dediklerini yaptırmışlar. Yaptıramadıkları zaman da içimizi karıştırmışlardır. Her tarafımız terör veya savaş. Yollar Türkiye'ye çıkıyor. Taciz edilen Türkiye, savaş alanına çekiliyor. Bir de içimizi yiyen asalaklarla uğraşıyoruz.
15 Temmuz ihanetinin üzerinden bir yıl geçti. Türkiye artık daha radikal, sağlam ve akıllı kararlar alıyor. Millî duruş güçlendi. Duygusal davranmak yerine menfaatlerini hesap eden ve masadan kârlı kalkmak isteyen bir Türkiye var. Bunu liderinin duruşundan anlıyoruz. Beli bükük, el pençe divan duran lider yok! 15 Temmuz ihanetinin etkilerine rağmen Fırat Kalkanı gibi çok etkili ve uluslararası öneme sahip hareketi yapan Türkiye: “Masada ben de varım!” dedi.
Şimdi içimizi onarmak, temizlemek, sağlam ve iradeli bir insan gücü yetiştirmek lazım. Beyinlerimize sahip çıkalım. Gençlerimizi hiçbir örgüt ve güce kaptırmadan ülkesinin âşığı şahsiyetler haline getirmek gerekir. Çünkü masaya yarın onlar oturacaklar.
Bugün Avrupa'da milyonlarca Türk vatandaşı var. Özellikle Almanya'daki varlığımız önemlidir. Türkiye'nin gurbetçi vatandaşlarımızın çocuklarına dönük planları olmalıdır. Kaderlerine terk edilmiş halde bırakılan üçüncü nesil Türkler ve onların çocukları gelecekte Türkçe bile konuşamaz. Bugün FETÖ'nün Almanya'daki gücü tartışılıyor. Demek ki devletten önce örgütler güçlenmiş oralarda. Aynı şekilde PKK da Almanya ve diğer Avrupa ülkelerinde güçlü durumda ve lobileri var. Bizim devlet olarak çok çalışmamız lazım. Hariciyedeki adamlarımız buralarda neler yapar?
Masaya boynu büyük oturan Türkiye yok. Masada güçlü ve iradeli Türkiye var. Biz içimizdeki birliği sağlayalım yeter. Çünkü kurtlar sofrasında insanî vasıfları olan Türkiye'nin işi zor. Savaşımız insanlığın yücelmesi içindir.