Başvuru şartlarını iyice inceledi. Her şey tastamamdı. Sınav puanları yüksek, bedeni yeterliklerinde sıkıntı yoktu. Güvenlik soruşturmasında sorun yaşayacağı bir durum da yoktu. Okul hayatı hep başarılarla geçmişti. Hatta dereceler yaptığı da olmuştu. İlkokuldan yükseköğrenime başarılarla dolu bir eğitim hayatı oldu. Anlayacağınız ailesine, milletine, vatanına ve devletine bağlı hayırlı bir evlattı. Bunu herkes dillendiriyordu da.
Gencimiz bu kadar özellikleri taşıyordu ama işsizdi. İşe girmek, devlet veya özelde kolay değildi. Ancak yine de güvendiği kapı, devlet kapısı idi. Öyle ya alnı ak, başı dikti. Suça bulamamıştı. Bilakis vatanseverdi. Türkiye düşmanlarına karşı meydanlarda da en önde idi. İstanbul gibi bir yerde canını ortaya koyduğu anlar da olmuştu. Bir defasında terör örgütüne sempati duyan, belki de terörist olan kişiler yolunu da kesmişti. Arkadaşlarından canından olan da oldu, yaralanan da. Çoğu kez devleti lehine duruşundan dolayı ikaz edildi. Canını güvenlik kameraları kurtardı. Canını ortaya koyduğu şu cennet vatandan, lider Türkiye'den şahsı için bir şey istemiyordu. Sadece adil olunsun, yeter diyordu. Kendisine güveni tamdı. Sınavdan da yüksek puan almıştı. Bir yıl önce kendi alanında dershanede çalışanlarına verilen 4 katı fazla kontenjandan dolayı atanamadı. Nasip dedi. Bir yıl ailesinin yanında kaldı. Tarlaya gitti, hayvan otlattı. Çobanlık yaptı. Zaman zaman sosyal medya hesabından hayvanlarıyla görüntüler paylaştı. Şükrediyor, umudunu kaybetmiyordu. Nasip! Bir gün bize de sıra gelir, diyordu.
Yıl döndü. Zaman geçti. Ülkenin üzerinden kara bulutlar geçti. Ülke varlık, yokluk mücadelesi verdi. Kimileri hain, kimileri terörist oldu. Kendi insanına kurşun sıkanlar oldu. Ülkeyi satanlardan, ülkeden kaçanlara; zamanında adamını bulup da en iyi makamları kapanlardan, yolundan sapanlara ne kadar adam varsa hepsinin 15 Temmuz ihanetinde parmağı olduğu ortaya çıktı. Devlet erkânımız ise bin pişmandı. Temizlik olacaktı! Ne güzel, sıra gelecekti bizim delikanlıya. Nasip ve buna da şükür, diyordu ya sürekli. Ülkenin yaşadığı bu durumdan dolayı çok bilendi. Devletin kapısı kendisine açılır da görev alırsa çok çalışacaktı, devlet adına kaybedilen yılları telafi edecekti.
Mülakat anı…
Evet, yeni bir şey değildi mülakat ama doğru da değildi. Şimdi ne soracaklardı? Ne soracaklarına dair etrafta abuk subuk bilgiler dolaşıyordu. Hemen bir kitap siparişi verdi. Mülakata hazırlık kitabı. Alanında Türkiye'nin en yüksek puanla öğrenci alan üniversitesinden mezun olmuştu ama mülakattan da yüksek not almadan atanması mümkün değildi. Öyle yaptı ve kitabı getirtti. Kitabın parasını verecek parası bile yoktu aslında. Çalıştı…
Mülakat her ilde yapılmıyordu. Yaşadığı şehirden dört yüz elli km. uzaklıkta bir ile gitmesi gerekiyordu. Bir gün öncesinden gitti. O ilde nerede kalacağını da hesap etti. Sağ olsun bir arkadaşı kapısını açmıştı. Onda misafir oldu.