Siyasette mola, siyasete son vermek değildir. Bir işi terk etmek ile o işe ara vermek farklı şeylerdir. Gündemimizi meşgul eden en mühim olay siyaset oldu. Liderlerin ne dediklerini takip edip duruyoruz. Siyaset çok yoruyor herkesi. Biraz mola versek, ne dersiniz?
Bırakalım, herkes bildiği işi yapsın! Böyle diyoruz ama herkes yaptığı işten bıkmış gibi. Kimse, yaptığı işin ehli olma yolunda çaba harcamıyor. Uzmanlık bilgimiz zayıf. (Hazır uzmanlık demişken MEB’de de uzmanlık başlamıştı 2005’te. Arkası gelmeyen bir çalışma oldu. Mahkemelerde unutulan bir dava oldu uzmanlık.)
Mesleğinde kariyer yapmayı düşünmeyen, araştırmayan, bir buluşu veya projesi olmayan, çalışma disiplini olmayan, üretemeyen kişiler boyuna siyaset peşinde koşuyor. Lakırdıyı çok seviyoruz. Boş işler peşinde sarf ettiğimiz zamanın hesabını da bir gün vereceğimizi unutmamalıyız.
Siyasetten de öte iyice politize olan kişiler zamanla adalet duygusunu da kaybedebiliyor. Bu ise güvensizliği doğuruyor. Böyle kişiler çok üst görevlerde olmalıdır, düşünmek lazım bunları.
Her insanın bir fikri ve siyaseti vardır, olmalıdır da. Ancak bu durum fanatizm boyutunda olmamalıdır. Devlet kademelerinde aşırı siyasî tutum zamanla adalet duygusunu örseler, yok edebilir bile. Burada siyasete mola vermek kaçınılmaz olur. Toplumumuzda şöyle bir görüş teamül olmuştur aslında: Devlet esastır, diğer yapılar gelir geçer.
İşin memuriyet kapsamında durumu budur. Siyaseti, sandık belirlemelidir. Demokrasi de burada kuluçkaya yatar aslında. Zamanla sandıkta güçlenir. Kendi neslini devam ettirir. Demokrasinin nesli de mi olur, demeyin! Bal gibi de olur! Eşitlik, sosyal adalet, özgürlük, egemenlik demokrasinin evlatlarıdır. Hem de öz evlattır bunlar. Eğer siyaset, siyasilerin aktif olduğu bir alan olmaktan çıkarsa burada yetki gasbı ortaya çıkar. Darbeleri de bu süreçler doğurur.