Ali Bal Milat Gazetesi

“Son bisküvi”yi yedim!

Gençlerin elinden kitap düşmüyordu. Sınıfta, teneffüste, bahçede, kantinde, serviste, evde, uyumadan önce yastığın hemen yanında daima kitap vardı. Geceleyin uyku tutmadığında yine kitaba...

17 Şubat 2018 | 206 okunma

Gençlerin elinden kitap düşmüyordu. Sınıfta, teneffüste, bahçede, kantinde, serviste, evde, uyumadan önce yastığın hemen yanında daima kitap vardı. Geceleyin uyku tutmadığında yine kitaba sarılıyorlardı. Sabah uykudan kalkar kalkmaz yine kitap. Kahvaltı sofrasına oturduklarında ekmeğin yanında kitap vardı. Gençler, anne-babalar herkes kitapla iç içeydi. Kitap öylesine girmişti ki insanların hayatına trafikte bile kırmızı ışıkta duran şoförler arada kitaba göz atarlardı. Bu yüzden ceza yiyenler bile vardı. Seyir halinde iken kitap okuduğunuzdan diye başlayan ceza gerekçesi.

Kitaplar baskı üstüne baskı yapıyordu. Hatta bazı kitapların son baskısının geleceği dükkânların önünde sabahın erken saatlerinde uzun kuyruklar oluşurdu. Bu kuyruklarda sabahlayıp da sıra kendisine geldiğinde almak istediği kitap tükendiği için eli boş dönenler bile vardı. İnsanların çoğu maddi durumlarını hesap etmeden durmadan kitap alırdı. Yayınevleri artık kitap yetiştiremiyordu. Baskı üstüne baskı, işler yoğunlaştıkça yoğunlaşıyordu. Herkesin elinde kitap, herkesin dilinde kitap vardı. İnsanlar ellerindeki kitap ile sanki hava atardı. Kitaba harcanan para ülkede en üst sevilere çıkmıştı neredeyse.

Toplumda artan kitap talebi, yetkilileri yeni yeni kütüphane açmaya zorladı. Böylece her mahallede kütüphane açıldı. Kitaba bu kadar ilgi olunca işler aksamaya başladı. Evde kadınlar yemeği yakmaya, trafikte şoförler kaza yapmaya, insanlar işlerini aksatmaya başlayınca kitap okumanın zararlı olduğuna kanaat getirildi. Ve kitap okumak zararlıdır, denildi. Aileler kitap okumayı kısıtladı. Anne-babalar, ders çalışmayan çocuklarının ellerinden sürekli meşgul oldukları kitapları almaya, saklamaya başladılar.

Evet, yukarıdaki bahsi geçen dünyanın misafiriydim ve okumaya kitap ararken “Son Bisküvi” isimli bir öykü kitabına rastladım. Kitaba başlamam ile bitirmem bir oldu desem yeridir.

“Son Bisküvi” Ercan Ata’nın öykü kitabı. Ötüken’den çıkmış(1.basım 2016) ve 2.baskısını ( İstanbul, Kasım 2017) yapmış durumda, 110 sayfadan oluşan kitap, VI bölümden oluşuyor ve sırasıyla bölüm isimleri şöyle: I. İç Konuşmalar, II. Sana Veda III. Yalnızlık Şarkısı IV. Meçhul Kadına Övgü V. Sudan Öyküler VI. İçimizde Kanayan. Her bölümde farklı sayılarda öykü var, toplamda ise yirmi altı bulunuyor Son Bisküvi’de.

Ercan Ata, genç sayılabilecek bir öykücü. Özellikle 90’lı yılların birikimini, yaşanmışlıklarını kendi kendisiyle konuşuyor gibi anlatıyor. Her öykünün sonunda hangi yıl yazıldığı yazıyor. En eski tarihli öykü 1997 yılına ait ve üç öykü var bu yıla ait. Sırasıyla 1998’de üç, 1999’da iki, 2000’de yedi, 2001’de bir, 2002’de dört, 2003’te üç, 2004’te iki, 2014’te bir öykü yazılmış.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Millî Eğitim 15 Aralık 2018 | 3.262 Okunma Şu okullar açılsa! 01 Eylül 2018 | 353 Okunma Eğitime adanmış bir ömür; Levent Yazıcı 30 Ağustos 2018 | 300 Okunma Zafer, bayram ve trafik 25 Ağustos 2018 | 157 Okunma Kurban ettiklerimiz 22 Ağustos 2018 | 3.590 Okunma