Bugünlerde herkes 2019 seçimlerini konuşuyor. Ben de ne olacak 2019 seçimleri, diye ülkücü bir arkadaşıma sordum. O da bana, “ Bizim adayımız belli, onu AK Parti düşünsün.” deyince şaşırdım. Şaşırmış olmamın iki sebebi vardı:
Birincisi, Erdoğan-Bahçeli görüşmesinin hızlı etkisi, ikincisi ise AK Parti seçmeninin kendi içinde yaptığı yersiz tartışmaların sebep olduğu tedirginliğe rağmen ülkücü camianın kararlı duruşuydu.
2019 Cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili çok senaryo vardı ama Bahçeli bu senaryoların çoğunu bitirmiş oldu. Bu tartışmaların bitmiş olmasının ülke istikrarına katkısı çok fazla elbette. Ancak siyasetteki canlılığı azaltır mı, bunun yararı ve zararı olur mu birlikte göreceğiz.
Peki, ülkücülerin adayı belli de AK Parti’nin adayı belli değil mi? Neden bu arkadaş böyle dedi? Ben şöyle düşünüyorum:
AK Parti 2002’den bu tarafa geniş yelpazenin oyunu alarak iktidarda kaldı. Birçok kişi, oluşum, sivil yapı AK Parti’nin tek başına iktidar oluşuyla birlikte kazanımlar elde etti. Kimisi ticaretini, kimisi makamını büyüttü, kimisi de siyasetini sağlamlaştırdı. Gücün yanında yer alarak pozisyon elde edenler oldu bu süreçte.
AK Parti’ye hiç oy vermediği halde çeşitli makamlarda veya pozisyonlarda olanların itiraflarını duyuyor, görüyoruz. Bu kişiler pozisyonlarını korumak uğruna AK Partili gibi görünüyormuş! Şimdi Bahçeli’nin bu adımıyla birçok mihrak rahatsız olmuştur. Çünkü hesaba bir de ülkücü camia girecek. Bu kişi veya yapılar, AK Parti’nin bu gücünü paylaşmak istemeyecekleri için kafa karıştıran hamleler, hesaplar, çıkışlar, kışkırtmalar, ötekileştirmeler gibi tavırlarla AK Parti’ye yaklaşmak isteyenleri uzaklaştırmak isteyebilirler. Pastanın payı azalacağı için tartışma da artacaktır. Kuru kuruya sevda olmuyor. MHP destek verecek, hiçbir ülkücü de iktidardan nasibini almayacak!