Anayasa tartışmalarının en kritik yanlarından birisi, yeni bir toplumsal sözleşme, yeni bir vatandaşlık tanımı, geniş bir özgürlükler düzeni yanında sosyoloji ve hukuk ilişkilerini nasıl ele alacağıdır.
Eski düzenin yıkımı sonrası, yeni dönemin kuruluş aşamasında, anayasa tartışmaları arifesinde tüm ağırlığıyla devreye giren “tarihsel bir bagaj”la karşı karşıyayız.
Nedir bu tarihsel bagaj?
Bu bagaj Türk toplumunun farklı ve yan yana yaşayan cemaatlerden oluşması gerçeğidir. Bu toplulukçu dokuda siyaset anlayışı her topluluğun ya da cemaatin kendi yaşam alanını diğerlerinin aleyhine genişletmesi çabasıdır.
Kuralsızlık, faydacılık, aidiyet, sadakat bu işleyişin temel şiarlarıdır. Türkiye'de yaşam biçimi temeline oturan tüm kavgalar, tüm kutuplaşmalar, örneğin laik-dindar, Alevi-Sünni gerilimi bu siyasallaşma biçiminin belirleyici örneklerindendir.
Bu doku toplumsal ve siyasi alandan devlet alanına, devlet kurumlarına, emniyete, adliyeye, diğer bürokratik birimlere hemen her zaman yansımıştır.
Devlet alanının asker tarafından kontrolü, yüksek yargının siyasi merkez ve devlet ideolojisi tarafından dizaynı bu yansımanın görülmesini uzunca bir dönem sınırlı kılmıştır. Daha doğrusu bu yansıma tek kanatlı olmuş, tek topluluğun egemenliğinde kalmıştır.