İngiltere'nin AB'ne “hayır” demesi, pek çok yeni soru ve tartışmayı, sallantı ve belirsizliği gündeme getirecek.
Batı dünyasında liberal demokrasinin politika ve kurumlarına yönelik bir güvensizlik eğilimi yaşanıyor. Bu dalga ABD'den İngiltere'ye, Avusturya'dan Macaristan'a uzanan geniş hatta, Türkiye'yi de kuşatan bir şekilde, muhafazakar çıkışlara ve “içe kapanma” dalgalarına yol açıyor. Ekonomik durgunluk ve terör saldırıları, göçmen akını, AB kurumlarının yaşadığı temsil krizi, Obama politikalarının görece etkisizliği gibi pek çok faktör bu dalgayı oluşturan nedenler arasında yer alıyor.
Türkiye'ye yansımalarıyla birlikte önümüzdeki günlerde yoğun olarak tartışılacağına şüphe yok.
Bunlar dışında kimi anlamlı gelişmeler de olmuyor değil.
Kolombiya'da hükümet ve Marksist FARC örgütü arasında tarihi bir ateşkes anlaşması imzalanması bu anlamlı gelişmelerden birisi.
Türkiye'nin Kürt sorunu olduğu gibi, etnik, dinsel, ekonomik nitelikli ağır, derin, tarihsel nitelikli çatışmalar, ürettikleri şiddetle, insanlık tarihinin karanlık yüzünü oluşturmaya devam ediyorlar. Ancak, kabul etmek gerekir ki, özellikle son yıllarda bu çatışmaların çözümü konusunda da yol alınıyor. Çatışma çözümleri geliştirilen teknikler, biriktirilen deneyimler hala sürmekte olan çatışmalar için umut ve model oluşturuyor.