DTK bildirisi ve HDP'yle ilgili olarak önce şu iki hususun
altını özellikle çizelim.
1. Şehir savaşını meşru bir direniş olarak gören, halkı bu
“direniş”e katılmaya çağıran, özerkliği şiddetin durmasının
önkoşulu haline getiren bir çıkışın, “demokratik siyaset”le
ilişkisini kurmak çok zordur. Kürt hareketinin özerklik konusunda
bugüne kadar ifade edilmiş en açık ve somut isteklerini içeren bu
öneri, bundan bir ya da iki yıl önce, çözüm süreci esnasında dile
getirilmiş olsa, önemli ve anlamlı tartışmalara yol açardı. Ancak
bu önerinin tartışmaya değil, koşula tabi olarak sunulması, şu
aşamada, bir savaş siyaseti aracı olmaktan öte, siyasi bir karşılık
taşımaz.
2. Kürt meselesi ve Kürt siyasi hareketi Türkiye'nin asli
gerçeklerinden ve sorunlarından birisidir. Bu tür sorunlar, hiç bir
diyarda, hiç bir şekilde silah ve savaşla çözülmemiştir. Çözüm
aracı eninde sonunda siyasettir. Ve kim ne derse desin, çözüm isyan
eden kesim ve yapıyla konuşarak bulunacaktır. HDP, bu kesim ve
yapının meşru ve yasal ayağıdır, temsilcisidir. Zaman zaman siyaset
dışı tavrına rağmen siyaset imkanı ve umudunu temsil etmektedir.
Siyasal sistem bu siyasi partiye ve temsilcilerine yönelik,
soruşturma açmak, tedbir almak gibi hoyrat davranışlardan uzak
durmalıdır. Zira bu tür davranışlar kutuplaşmayı keskinleştirmekle
kalmazlar, demokrasiye zarar verir, siyaset kapılarını geleceğe
yönelik olarak da kaparlar.