Zor bir coğrafyada yaşıyoruz.
Toplumsal mutabakatlara ilişkin derin sorunlarımız var, Kürt
sorunu, yasakçı uygulamaların, kamu alanında değer görünümü ve
paylaşımı tartışmalarının yarattığı (Gezi hadisesi de bunlardan
birisiydi) 'taraflaşma' bu açıdan ülkenin değişmeyen meseleleri
arasında yer alıyor. Bu meseleler konusunda yol aldığımız,
aldığımızı sandığımız her anda, gelenek tekrar yüzümüze vuruyor,
bir başka aynı çerçevede bir başka sorun hayatımıza gelip
yerleşiyor, toplumsal dokuda yeni yırtılmalara yol açıyor.
Toplumsal dokumuz çok parçalı. Farklı cemaatlerin birbirine
değmeden yan yana yaşadıkları Osmanlı'nın milletler sistemi âdeta
yeni bir yüzle devam ediyor. Velhasıl “cemaatçi bir siyasi
kültür”e sahibiz, cemaat içi dayanışma, cemaatler arası
kuralsız yarışma siyasi anlayışımızın temelini oluşturuyor. Böyle
olunca eylem ve arayışlarımızda “ilke” yerine
“fayda” daha önde yer alıyor.
Siyasi mekanizmanın kaynak dağıtma üzerine kurulu olması, doğal bir
popülizme sahip olmamız da bu yüzden.