Genelkurmay Başkanı birkaç gün önce, “asker elbiseli
teröristlerin sayısı 8 bin 651, bu rakam TSK'nın sadece yüzde
1,5'ini oluşturuyor” diyordu.
Er ve erbaşları bir kenara koyarsak, bu oran daha da
düşecektir.
Peki bu durum geleceğe dair nispeten rahatlatıcı bir tabloya mı
işaret ediyor? Veya ordudaki Gülencilerin yaklaşık sayısını mı
gösteriyor?
Bilmiyoruz.
Bunu Genelkurmay'ın da, hükümetin de, tam olarak bildiğini
sanmıyoruz. Nitekim Genelkurmay ve istihbarat teşkilatları ordu
içindeki Gülen yapılanmasının bu denli geniş olduğunu bilselerdi,
her halde 15 Temmuz darbe girişimi yaşanmazdı.
Malum, dün, Yüksek Askeri Şura öncesi, silahlı kuvvetlerde büyük
bir temizlik yapıldı. 149 general/amiral, 1099 subay, 436 astsubay
ordudan ihraç edildi. Bu kişiler darbe girişiminde rol alanlar ve
muhtemelen haklarında bu konuda (Akın Öztürk gibi) çok kuvvetli
şüphe bulunanlardan oluşuyor.
Ancak ihraçların ortaya çıkardığı tablo bu haliyle bile endişe
verici ve yeni sorular akla getirmektedir. İhraç edilen subaylar,
toplam subayların 2,8'ini, astsubayların ise 0,5'ni oluşturuyor. Bu
oran, general/amiral rütbesine çıkılınca yüzde 40'ı aşıyor.
Neden bu fark?
1994'ten sonrası sızma imkanını her yıl biraz daha arttırdığı iddia
edilen, 2000 sonrası okullara girişler açısından kontrolü ele
geçirdiği söylenen Gülen örgütünün alt rütbelerde daha yüksek
oranda olması gerekmez mi?
Bunu bir ölçüde, generallerin darbe girişimi sırasında aktif rol
oynamaları, alt rütbelerin ise kısmen geride ve gizli kaldığı
varsayımı açıklayabilir.
15 Temmuz'dan önce kaleme alınan, bir kaç gün önce ise kabul
edilen, 73 sanıklı FETÖ Çatı iddianamesi, Gülencilerin TSK içindeki
yapılanmasına dair çarpıcı iddialar bulunuyor.
Bir kısmına göz atalım: