Tarih, özellikle yakın tarih tanıktır.
Yaşanan demokratik çıkışlar, özgürlükler sahasının genişlediği
evreler, bu toplumun en güçlü, en özgüvenli, en bütünleşmiş
zamanları oldular.
Siyasi iktidarların toplumsal farklılıkları kuşattığı, farklılıklar
arasında özgürlükler üzerinden köprüler kurduğu, sihirli özgürlük
değneğinin her kesime değdiği dönemler, istikrarın, değişimin,
büyümenin de şaha kalktığı anları oluşturdular.
Pazar günü Yenikapı'daki mitingin böyle bir boyutu da vardı.
Atlatılan darbe tehlikesine, yaşanan ağır siyasi kutuplaşmaya
rağmen küçük bir demokrasi rüzgarının ya da kimlik ve değer
siyasetinden uzak duran küçük bir bakışın bile, (HDP'nin yokluğuna
rağmen) umutları yeşertebileceğini, siyasi iklimi
değiştirebileceğini gördük.
Yenikapı'da ve diğer kentlerde meydanda toplanan, televizyonları
başında yapılan konuşmaları ve gövde gösterisini katılarak izleyen
milyonlar, farklılıklarıyla ve ortaklıklarıyla sadece demokrasi
talebine değil, sadece demokrasi ve toplum olma arasındaki ilişkiye
işaret etmekle kalmadılar.
Aynı zamanda bu ülkenin sadece ve sadece demokrasiyle
yönetilebileceğini gösterdiler.
Geleneğimizin cemaatçi toplumsal doku, ataerkil siyasi kültür gibi
demokratik düzenin çalışmasını zorlaştıran, hatta onları iten
unsurlarına rağmen ve paradoksal olarak, bu dokunun ancak onun tüm
parçalarını kuşatan bir iklimde yaşayabileceği, gelişebileceği
artık deneyimle sabittir.