Dış politikadaki hareketlilik ortada.
Bu konuda en önemli gelişmelerden birisi, Türkiye'nin bir süredir
geleneksel duruş ve politikalarına geri eğilimi göstermesi, yüzünü
hızla Batı'ya dönmesidir. Türkiye açısından bakıldığında bu durum
mevcut kimi angajmanlar ve politikaların adım adım tashih
edilmesine yol açıyor.
Yanı başınızda adı konmamış bir dünya savaşı yaşanıyorsa, Türkiye
Kürt meselesi açısından kendi tarihinin en ciddi kalkışmasıyla
karşı karşıysa, bu sorun Türkiye'yi Güney'e çekmeye başlamışsa, pek
çok açıdan ittifak kartları yeniden karılıyor ve güvenlik arayışı
kendisini dayatıyorsa, tashih kaçınılmazdır.
Doğu'da İran, Kuzey'de Rusya gibi iddiası büyük iki tarihsel
riskin, diğer ifadeyle volkanın aktif hale geçmesi, sızan lavların
Türkiye'yi tehdit etmesi, özellikle Rusya'nın Kuzey'den sonra
Güney'de de fiili komşu ve sıkıntı kaynağı haline dönüşmesi,
gelinen “tashih aşaması”nın muhtemel açıklayıcılarından
birisi...
İran-Rusya ittifakının Suriye'de Esat'ın elini kuvvetlendirip
Türkiye'yi baskı altına alacak bir güce erişmesi, Suriye'de açığa
çıkan kullanıma açık Kürt siyasi enerjisi, Batı'nın daha çok IŞİD'e
konsantre olması, yeni hassas dengelerin ortaya çıkmasına yol
açıyor.
Türkiye'nin politikalarını gözden geçirmesi ve ittifaklarını
tazelemesi bu yüzden...
Malum, AK Parti dönemi Türk dış politikasının ağırlık noktalarından
birisi Arap ve İslam dünyası politikaları. Bu politikalar
Türkiye'ye zaman zaman eski müttefikleriyle ters açılara
sürüklemişti. İsrail'le yaşanan Gazze merkezli gerginlik, ABD'yle
oluşan Mısır ve Arap baharı merkezli mesafe, Türkiye'nin İhvan,
Hamas gibi hareketlere verdiği destek, Suriye'de izlediği
muhalefete aktif destek politikası hem bir angajman hem bir
gerginlik hattı oluşturmuştu.
Bugün Türkiye bu dengelerde doğan tehditler karşısında dış
politikada yeni angajmanlarının ağırlığını görece azaltırken, yeni
ilişki ve angajmanlarına geri dönüş hamleleri yapıyor.
Türkiye NATO'ya savunması açısından daha çok ihtiyaç duyduğu gibi,
NATO tarafından yeni koşullarda daha çok kuşatılıyor. AB'yle
canlanan ilişkiler gerek Türkiye'nin iç siyasi istikameti gerek dış
politikası açısından yeniden önem ve anlam kazanmaya başlıyor.
Önceki gece Davutoğlu'yla Brüksel'den dönerken gelen bir haber
Türkiye ve İsrail arasındaki ilişkilerin normalleşme aşamasına
gelmesi, bunun Batı'ya açılan kapıyı ifade etmesi, bu açıdan ve
üçüncü yapı taşını oluşturuyor.