Siyasi hayatımızın en hararetli bölümünde, “siyasi pozisyonlar
dünyası"nda dikkat çeken iki gelişme yaşanıyor..
İlki , (istisnalar dışında) yerleşik solun iyiden iyiye "Kürt
siyasi hareketinin moral yörün gesi"ne oturması, "Kürt hareketinin
bir tür bağımlı değişkeni" haline gelmesidir.
Bunun önemli bir nedeni var.
Bu neden, sol dünyada düşüncenin, fikri üretimin, ütopyanın, yerini
modern çıkışlı ama post-modern kokulu, eklektik bir “şimdiki zaman
muhalifliğinin" ve buna endeksli “eylem-tepkiden ibaret siyaset
anlayışı"nın almasıdır.
El kol yordamıyla kendisine ve geleceğe dair bir tanım ve hedef
arayan, boşlukta sadece mücadele saikiyle hareket eden,
benzemezlerin ortak hedefe karşı el ele verdiği cephe mantığı
üzerine oturan bu muhaliflik hali, “olumsuzlamakla" öne çıkar, bunu
kendi başına bir değer sayar. Esasen siyasi iktidara ve ondan
beslenmeye endekslidir.
Nitekim bugün solda siyasi algının AK Parti ve Erdoğan karşıtlığına
indirgenmesi, itirazın siyaset sanılması, bunun etrafında doğruya
dair keskin kriterler üretilmesi, “siyasi pozisyonun siyasi
düşünce, hatta düşünce üzerindeki hükümranlığı"na işaret
ediyor.