Endişeleri gidermek için siyaset ve demokrasi ana yol oluşturur. Türkiye'nin Kürt meselesiyle ilgili olarak Ortadoğu'daki gidişattan endişe duyması, Suriye'de PKK devleti, Irak'ta Barzani devleti gibi ihtimaller üzerinden kendi Kürtlerini etkileyecek, içine çekecek hareketleri savuşturmak istemesi, bunu milli sınırlarını, bütünlüğünü tehdit eden bir mesele olarak görmesi tabii bir durum. Sorun bu endişenin ya da bu somut tehlikenin nasıl bertaraf edileceğinde... Altını dün çizdik, karşı tehdid, silah, güç kullanma, bu konuda çözüm oluşturmuyor. Ülke içinde alınan güvenlik tedbirleri, siyaset kapılarını kapamadıkça, dokunulmazlıkların kaldırılması gibi hamleler içermedikçe, kamu düzenini sağlamak ve terör/şiddet hareketlerine doğal ve gerekli yanıtı vermek için elbet kaçınılmaz. Ancak aynı araçlar sınır ötesi için bir anlam taşımıyor. Uluslararası destekler, ittifaklar, bölgedeki gidiş ve dengeler Türkiye'nin istemediği istikamette ilerliyor. Rusya ve ABD'nin tutumlarına ateş püskürmek bir sonuç vermiyor. Böyle oldukça Kürt sorununun iç boyutu da tümüyle dış kaynaklı bir mesele olarak ele alınıyor, sistem içine kapanıyor, sertleşiyor, siyasi araçları ve mantığı dışlıyor, bunlara rağmen karşısındaki tehdidin büyümesini izliyor.