Bu ülkede Türkler de var, Kürtler de, dindarlar da sekülerler
de, sağcılar da solcular da, Ermeniler de, Yahudiler de,...
Demokratikleşme öz olarak her yerde olduğu gibi bizde de her şeyden
önce, bu çoğul durumun, farklılıkların kabul süreci olarak yaşandı
ve yaşanıyor.
Bu sürecin sosyolojik boyutları var, siyasi ve hak alanının hukuki
yönleri var.
Bununla birlikte Türkiye'de cemaatçi doku ve zihniyet o denli derin
ki, zaman zaman bu bütünleşme, farkındalık ve temas süreci
kesintiye uğruyor.
Özellikle siyasetin toplumu avucuna aldığı, içine hapsettiği
anlarda bu kesinti daha belirginleşiyor. Bugün yine öyle anlardan
birindeyiz.
Sorun yine ortak yaşam meselesi, yine paylaşma meselesi, yine
kimlikler meselesi, yine kimlik ve cemaat politikaları etrafından
iktidar kavgaları ve doğal olarak bundan üreyen
otoriterleşme...
Toplumsal ve siyasal “ödev” de aynı:
Siyasi alanın, hak sahasının, birlikte yaşam koşullarının
demokratik vurgularla elden geçirilmesi....