Kâinat yaratılmış bir hamlık. İnsanlığa sunulan bir nimet. İnsan bu âlemde var olanları işlemeye, var kılmaya, şekillendirmeye görevli. Toprak, kayalar, bitkiler, hayvan, su, hava. Bunların her biri kendi başlarına oldukları yerde var olan, duran şeyler. Ama insan ile olunca bir anlamı olur.
Bunlarla kendisine sunulan sorumluluğu üstlenmesi ağır bir yükümlülük. Kaldırabilecekse varlığı anlam kazanır.
İnsan yaratıldığı ve kendini bildiği ilk andan itibaren yeryüzüne attığı adımlarıyla bir şeyleri var kılmaya başlar. Bilinçle adım atması bir başlangıç olur. Canlı varlıklardan hayvanlar da adım atar, yürür, yer, içer yaşar. İnsandan farklı, güdüleriyle var olur. İnsan, nasıl ve niçin adım attığını bilir. Hayata ilişkin bir niyeti var ilk adımından itibaren. Ne yaptığını bilir.
Ayna insanın eliyle işlediği ve var kıldığı bir eşya. Yaratılmış hammaddeyi düz bir cama dönüştürür, arkasını sırlar, diğer yüzünde yansısını görür. Bu, bir emek, işçilik ve çaba sonucu gerçekleşir. Allah’ın kendisine bağışladığı yetenek ve akıl ile başarır.
İnsan, bu başarısına inancını abarttığında kendi yaptıklarına, aynaya bakar, dış yüzünü görür, kendisini tanır, bilir. Bu hüneri veya başarısı içindeki kimi duyguları kabartır. İçindeki gurur, büyüklenme ve kibir damarı kabarır. Kendisini bir yaratıcı olarak görür. Artık o, tehlikeli sularda çırpınır. Kendisiyle olan sınanmasını bir yana bırakır.