İnsanın içini karartan, karabasan dönüşen bir ruh ortamında var olmak bilinç ve direnç gerektirir. Duygulara kapılmadan sağlıklı bir düşünüş ile yaşamak ise böylesi bir zamanda oldukça güç. İnsanlığı savuran büyük bir kasırga var. Bedenselliğin ötesinde ruhlarda yaşanıyor büyük sarsıntı ve savrulma.
İnsanların genelinde düşünmenin ötesinde duyguların etkisi var. Belli merkezlerden kurgulanmış ve kurulmuş gibi güne başlanıyor. Belli merkezin, yani dünyayı kuşatan emperyal ruhun karmaşasını yaşıyorlar. Yaşadıkları kendilerine ait bir dünya değil, çıkara dayanan, bencil ve acımasız. Yaklaşımlar, tepkiler, heyecanlar hep aynı. Günlük hayata yansıyan davranışlar artık herkesçe biliniyor. Çünkü insanlar iç dünyalarını kendilerine ait olarak yaşamıyorlar. Ruhlarını, kalp ve gönüllerini günün hemen başlangıcıyla saçıp savuruyorlar. Gizemi ve büyüsü kalmadı.
Siyasal sığlık insanlığı iyice kuşatmış. Düşünen ve içselleştiren bir dünya hemen yok gibi. Bunu bütün insanlığı kastederek söylemiyoruz. Arapçada bir kural var. İstisnalar kaideyi bozmaz diye. Bugünün ifadesiyle yaşanan gerçekler genel durumu tanımlıyor. Sağlıklı düşünenlerin sayısı çok az. Artık entelektüellerinin azınlıkta olduğu ve hatta hiç olmadığı bir süreçteyiz. Aklı başında yorumlara tanık olamıyoruz. Tek ses, tek bakış ve birbirinden farklı düşünmeyenler dünyası.