Ali Kafkasyalı İnternethaber

Ermeni meselesine halk edebiyatı penceresinden bakmak (1)

Türkü söyler Türküler, Türk’ü söyler Yiğitler destan yazar Ozanlar türkü söyler Bilim dalları, az veya çok birbirleriyle ilişkilidir. Fizikle matematik, mantıkla felsefe gibi tarihle edebiyat arasındaki...

02 Mayıs 2021 | 193 okunma

Türkü söyler
Türküler, Türk’ü söyler
Yiğitler destan yazar
Ozanlar türkü söyler

Bilim dalları, az veya çok birbirleriyle ilişkilidir. Fizikle matematik, mantıkla felsefe gibi tarihle edebiyat arasındaki ilişki de bu bakımdan oldukça dikkate değerdir. Özellikle halk edebiyatı ve âşık edebiyatı tarihle paralellik arz etmekte, hatta birbirlerinin tamlayanı durumunda bulunmaktadır. Tarihi edebiyatsız, edebiyatı tarihsiz düşünmek, anlamda/anlamada noksanlık oluşturur. Başka bir ifadeyle eseri ve müellifi doğru anlamak için eserin vücut bulduğu ve müellifin hayatını idrak ettiği dönemin tarihine ihtiyaç vardır. Diğer taraftan da tarihî olayları iyi anlamak için dönemin edebî eserlerinin tanıklığına ihtiyaç duyulur. 

Destanlar, türküler, ağıtlar elbette ki tarih değildir. Ancak bunlar tarihe ışık tutan sanat eserleridir. Genç Osman Destanı, Nazlı Budin, 93 Koçaklaması, Yemen Türküsü devrin tarihine ayna tutan ozan/ âşık edebiyatı ürünleridir. Hele 93 Harbi veya Birinci Dünya Savaşı gibi devrin basın, yayın organlarının ilgisiz bırakıldığı, şair, yazarların kalem oynatamadığı dönemlerde tarihe tanıklık etme görevi tamamen ozan-âşıklara ve halk edebiyatına kalmıştır.

Osmanlı Devleti’nin batıda Romanya’dan, Sırbistan’a, Karadağ’dan Bulgaristan’a; güneyde Kıbrıs’tan Tunus’a; doğuda Kars, Ardahan, Batum’a kadar kaybettiği, Balkanlarda ve Kafkaslarda ikinci Endülüs’ün yaşandığı, nice milyon Müslümanın öldürüldüğü, nice milyon Müslüman’ın canını Anadolu’ya attığı 93 Harbi ve sonrasında, batıda, Zağra Müftüsü’nün, doğuda Gazi Ahmet Muhtar Paşa ile yaveri Ârif Bey’in ve Şerif Bey’le Fahrettin Bey’in destansı hatıraları çıkarılırsa vatanın kara bulutlarla kaplı semasında sadece Gülali, Şenlik, Zülâlî, Nihanî, Hıfzî gibi alp-eren ozanların ses ve sözlerinden başka ses mi kalır.

*   *   *

1826 yılında Kars ve Güney Azerbaycan’daki Ermenileri de yanına alarak Revan ve Nahçivan’ı alıp Tebriz’e giren General Paskeviç komutasındaki Rus ordusu, savaş sonunda Tahran Kaçar Hükûmetiyle yaptığı Türkmençay Antlaşması’yla (20 Mart 1828) Kafkasya’nın Aras Nehri’ne kadar kısmına sahip olur. Bu antlaşmadan bir gün sonra Çar I. Nikola tek maddelik bir ferman yayımlayarak kadim Türk yurdu Revan ve Nahçivan hanlıklarını “Ermeni Vilayeti” ilan eder. Bununla “hizmetlerini” beğendikleri Ermenileri ödüllendirerek müstakbel Ermenistan’ın temelini atarlar. Aynı zamanda bundan sonra da onları taşeron olarak kullanacaklarının işaretini verirler.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Pervin Behmeni Kaşkayi hayata veda etti 28 Ekim 2021 | 118 Okunma "Soykırım" 13 Mayıs 2021 | 75 Okunma Ermeni meselesine halk edebiyatı penceresinden bakmak (1) 02 Mayıs 2021 | 194 Okunma Sayın Erdoğan’ın Cevabı 26 Nisan 2021 | 146 Okunma Sayın Erdoğan’ın Cevabı 26 Nisan 2021 | 210 Okunma