Mesele, Osmanlı Devleti ve Türk milleti üzerinde emelleri olan ülkelerin kurup sevk ettikleri Ermeni çetelerinin türettiği sistemli ve kesintisiz saldırı, tecavüz, istismar ve isyanlar karşısında sabrı tükenen Osmanlı Devleti’nin esasını oluşturan vatan evlatlarının, bin bir macera ve mücadele ile kurup, asırlardır ayakta tuttukları devletlerini korumak ve bu devletin çatısı altında kader birliği yaptıkları halkaların güvenliğini sağlamak için tedbirler almaktır. Bu durumda aslolan husus, arada millî hassasiyeti yüksek kimselerin kavgaya tutuşmaları neticesinde mukatele denilen karşılıklı çatışmaların meydana gelmesi ve bu çatışmalarda ölme, öldürme hadiselerinin vuku bulmasıdır.
* * *
Olayların tarihî seyri irdelendiğinde, Rusların, İran’dan ve Anadolu’nun çeşitli bölgelerinden getirdiği Ermenileri hem orduda hem terör örgütlerinde hem de beşinci kol faaliyetlerinde pervasızca kullanmasını “çekemeyen” İngilizler buna seyirci kalmak istemez. Bu saf ve becerikli halktan, Türkler aleyhine onlar da faydalanmak ister. Ardından Fransa ve Amerika da el uzatır, derken onlar da siyasî emelleri için onların “hamiliğine” soyunurlar. Bu devletlerin esrarengiz yaklaşımlarına aldanan Ermeniler, onların şımarık evlatlığı rolünü üstlenirler. Velinimetleri olan Türk milletine sırt çevirirler. Büyük bir devlet geleneğine sahip Osmanlı Devleti, huysuz evladının nazını çeken babalar gibi sürekli onların nazıyla oynar. Onları korur, kollar. Hatta kendi evlatlarını cezalandırıp onlara dokunmaz. Ne yazık ki Ermeniler, ne oldum delisi olup gittikçe gemi azıya alırlar. Yüzyıllardır sayesinde neşvünema buldukları Türkleri düşman görüp bindikleri dalı kestirenleri ise dost sanırlar. Alvarlı Efe’nin sözüyle:
Yârı kim, ağyârı kim fark etmedikçe bir gönül
Gafletinden zanneder ki dostu düşmandır ona.”
Ermenilerin büyük ekseriyeti gafletlerinden dokuz yüz yıllık dostlarını düşman görürler. Kendilerini devletli olmaktan uzaklaştıran Rusya, İngiltere, Fransa, Amerika gibi devletlerin fedailiği konumuna düşürüp büyük yanlışlar yaparlar.