Önceki gün Koç’a hatırlattım..
Bugün de İstanbul Barosu Başkanı Mehmet Durakoğlu’na hatırlatayım..
Bak Mehmet Bey..
İstanbul Barosu seçimlerinde, FETÖ’nün kimleri destekleyerek başkan seçtirdiğine ilişkin iddiaların masaya yatırılması, şimdilik “uçuk iddialar” olarak yorumlanabilir.
Barolar Birliği merkezindeki ByLock’çu çalışanların gözaltına alınması sonrasında, il il barolardaki çalışanlara ve yönetim kadrolarına da operasyonların yolda olduğu iddiası size inandırıcılıktan biraz uzak bir iddia olarak gelebilir..
Ama Sözcü gazetesi, hem de FETÖ ile ilgili bir suçlamaya muhatap olunca..
Gözaltına alınan Sözcü çalışanlarının savcılığa sevkedildiği gün, hemen adliyeye koşup, Sözcü’nün paralı avukatları ile yan yana fotoğraf verirseniz..
Bunun karşısında ise..
Akit gazetesi çalışanları için savcılık soruşturması açıldığında... “Benzer bir suçlama” bile demiyorum..
Tamamen basın suçu niteliğinde bir suçlama ile muhatap olduğunda..
Akit gazetesinin çalışanlarının değil, ihbarcıların, müştekilerin yanında yer alırsanız..
Ben şimdiden size hatırlatayım..
Bunun izahını savcıya da hakime de yapamazsınız..
Ne diyeceksiniz hakime?
“Biz Akit gazetesini sevmezdik. Onun için onlara destek vermedik” mi diyeceksiniz?..
Hani iş, sadece “destek vermemek”le kalsa..
Belki mazur görülebilirsiniz..
Ama resmi kayıtlara girdi..
Destek vermediniz, basın özgürlüğünden yana tavır almadınız, bari köstek olmasaydınız..
Bir de gidip, suç duyurusunda bulunmasaydınız.. Duruşmaya katılıp “ceza isteriz” diyerek baro adına açıklama yapmasaydınız!