Mahmud Ustaosmanoğlu Hocaefendi’yi kaybettik..
Bir gönül insanını, bir kanaat önderini toprağa verdik..
Milyonlarla ifade edilen seveninden bir kısmı cenazesinde idi..
Güzel insanlar, güzel dualarla, şahitliklerle, hocalarını uğurladılar..
Bu kadar geniş bir topluluğun katıldığı cenaze töreninde, olumsuz bir şeyler yakalamak isteyenler, ne gördüler?
Ne görebildiler?
Oturdukları sıcak koltuklarından, bir yandan “Helalleşme” isterken..
Bir yandan da “tahkir edici” sıfatlarla cenazeye katılımdaki yüksekliğin kıskançlığını yaşayanlar, yaptıkları olumsuz yorumlarla ne elde ettiler?
Oysa, Mahmud Ustaosmanoğlu’nun söylemini merak etselerdi..
Hayatını öğrenmeye çalışsalardı..
Bu ülkede milyonlara varan bir talebe kitlesinin nasıl oluştuğunu öğrenmeye gayret etselerdi..
Hocalarının cenaze namazını kılmak üzere Fatih Camii’ne koşan insanlara, kimsenin para dağıtmadığını, dünyevi bir makam dağıtmadığını bilerek, düne kadar attıkları iftiralarından bir nedamet gösterselerdi, gerçekleri görselerdi, ne olurdu?
Merak etselerdi..
Bu milyonlar, onlarca yıl bir görev aşkı ile çalışan Mahmud Hocaefendi’nin etrafında niçin buluşmuşlardı?
Ne bulmuşlardı, hocalarında?
Ne öğrenmişlerdi, hocalarından?
En temel ilkemizi; inanç dünyamızın, iman şartlarının birisi olan “Hayat bu dünyadan ibaret değildir” gerçeğini..
Bu ilkeye inanmanın, buna göre hayatını dizayn etmenin, kime ne zararı olabilir?
Birileri inanmasa da..
“Ahiret yok, her şey bu dünyadan ibaret” dese de..
Buna göre yaşasa da..
Bizim ise, bu dünyanın ötesinde, hesap vereceğimiz bir başka dünya daha olduğuna olan imanımızın, kime ne zararı olabilir ki?
Tam aksine..
Müslümanlar hakkıyla ahirete inanıyor olduğunda, dışımızdaki her insan da, İslam’ın tam da amaçladığı şekilde, “Müslümanlardan emin” bir hayat sürmüş olmazlar mı?
“Müslüman o kişidir ki, diğer insanlar onun elinden ve dilinden emin olurlar” hadisi şerifini hayatına düstur edinen ve bu ilke ile yaşayan insanların varlığının, kime ne zararı olabilir ki?
Ahirete inanan insan sayısı, ne kadar geniş bir halka olursa, amaçlanan “Elinden dilinden zarar görmeme”nin sağlayacağı “güven” duygusu da, o kadar büyük bir genişliğe kavuşmuş olmaz mı?
Sevenleri, ne öğrendiler, Mahmud Hocaefendi’den?
İnsanın nefsine en ağır gelen kıyafet konusundaki tavsiyelerini..
Erkek ise..