“Yâ Râb, bu uğursuz gecenin yok mu sabâhı?
Mahşerde mi bîçârelerin, yoksa felâhı!
Nûr istiyoruz... Sen bize yangın veriyorsun!
‘Yandık! ‘diyoruz... Boğmaya kan gönderiyorsun!”
İmtihan dünyasındayız..
İmtihan dünyasında, bizi yaratanın, “gecenin sabahına çıkarmama” hakkı da vardır..
“Biçarelerin felahını, mahşere bırakma” yetkisi de vardır..
Bizler “nûr” istediğimizde.. İmtihanı nasıl vereceğimizi bize de göstermek için “yangın” vermeye de hakkı vardır..
“Yandık” dediğimizde..
Sabrımızı ölçmek için, imtihanı tam verip vermediğimizi hem test etmek, hem de bizi de buna şahit tutmak için “boğmaya kan göndermeye” de yetkisi vardır..
Yüce yaratıcının bunların hepsini yapmaya yetkisi vardır..
Ama..
Bizim, bunu sorgulama hakkımız yoktur..
Benim samimi kaanatim budur.
İnancımın da bunu emrettiğine inanırım..
Mehmet Akif Ersoy da yazmış olsa..
Bu mısraların bir “fotoğraf çekme” yönünü kabul etsem de..
Bir isyan gibi algılanmasının, inancımızı tehlikeye düşüreceğini düşünüyorum..