Ali Karahasanoğlu Yeni Akit Gazetesi

Bu darbeciler, nasıl beraat eder?

Önceki akşam, Akit TV ekranlarında, Asıl Mesele isimli programda, daimi konuk Akit TV Haber Koordinatörü Muharrem Coşkun ile birlikte, eski Milli Güvenlik Kurulu Sekreteri Tuncer Kılınç’ı izledik.. Kim bu Tuncer...

03 Kasım 2018 | 8.025 okunma

Önceki akşam, Akit TV ekranlarında, Asıl Mesele isimli programda, daimi konuk Akit TV Haber Koordinatörü Muharrem Coşkun ile birlikte, eski Milli Güvenlik Kurulu Sekreteri Tuncer Kılınç’ı izledik..

Kim bu Tuncer Kılınç?

28 Şubat’ta isminden çok fazla bahsedilmese de, sonraki süreçte, özellikle AK Parti’ye yaşatılmak istenen 2000’li yılların 28 Şubat’ından tanıdığımız bir emekli orgeneral..

Hani 28 Şubat davasında, mahkeme önüne gidip, “Biz bir şey yapmadık ki.. Erbakan Hoca kendi kendine istifa etti. Biz ondan istifa etmesini istemedik ki..” diyen darbeciler var ya..

Hani..

“Bizim başörtü yasağı ile ilgili bir talebimiz olmamıştır. YÖK kendiliğinden o kararı almıştır..” diyen riyakarlar var ya..

Onların yaptıkları savunmaların tam aksine..

Hem de 28 Şubat’tan yıllar sonra bile..

Sivil iktidara nasıl dayatmalar yapıldığı açık açık itiraf edildi..

İtiraflar bir yana..

Bundan sonrasında da..

CHP zihniyeti (Allah korusun) iktidara geldiği takdirde, başörtü ile ilgili, imam hatiplerle ilgili, Türkçe ezan ile ilgili nasıl kararlar alınabileceğinin ipuçlarıverilmiş oldu..

Yusuf Demir sordu, Tuncer Kılınç çok doğru bir tavırmış gibi futursuzca zihniyetini ortaya döktü..

Muharrem Coşkun, belki yanlış anlaşılma vardır diye, Kılınç’ın sözlerinin ne anlama geldiğini hatırlattı, emekli generalin darbeci söyleminde milim değişiklik yok..

Açık açık itiraf ediyor: “Başörtü simgedir... Kamuda olmaz.”

Bunu 1990’lı yıllarda söylediler..

2000’lerde söylediler..

Artık 2010’lu yıllarda söylemezler diye beklesek de..

Bire bir aynı ifadelerle tekrar ediyor işte, bir general: “Başörtü simgedir.”

Bununla kalsa..

“Simge ise simge.. Siz nasıl görüyorsanız, öyle görün..” deyip geçeceğiz de..

Bununla yetinmiyorlar..

“Bir iktidar değişikliğinde, başörtü tekrar yasaklanabilir” diyor..

Bunun bir hak olduğunu iddia ediyor..

Anayasa gereği olduğunu belirtiyor..

Hatta devamında, işi üniversitelerdeki kızlardan, siyasetçilerin eşlerine getiriyor..

2017 Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde, Abdullah Gül veya Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığına kimsenin bir şey dememesi için, eşlerinin başlarının açılması şartını koşuyor..

Tuncer Kılınç’ın bu sözlerini önümüze alıp..

Soralım Balyoz sanıklarına..

Soralım Ergenekon sanıklarına..

Soralım 28 Şubat darbesi sanıklarına..

Ve bunlar adına televizyon ekranlarında boy gösteren avukatlarına..

“Askerler için, ‘Darbe girişiminde bulunmamıştır’ diyordunuz değil mi? Daha nasıl bir darbe girişimi istiyorsunuz? Açık açık cumhurbaşkanı olacak kişinin eşinin başörtüsüne bile karışan bir general portresi karşımızda dururken..

Siz daha ne delili istiyorsunuz.

Neyi inkar ediyorsunuz?”

Tuncer Kılınç’ı dinledikçe..

“Vah Türkiye vah” dedim, kendi kendime..

Orgeneral rütbesine gelmiş bir kişi..

O rütbeden emekli olduktan sonra da..

Yıllar geçmiş..

Hatta bir ara cezaevine girip, çıkmış..

Hâlâ hangi kafada!

Subayların eşlerinin başörtülü olup olmadığını takip etmenin, komutanlıkların görevi olduğunu” iddia ediyor..

Dindar subaylar söz konusu olduğunda, “İzin veremeyiz” diyerek, engellediklerini iftihar ederek anlatıyor..

“Peki bu FETÖ’cüler, nasıl general rütbesine kadar çıktılar” diye sorulduğunda ise..

“Askeriyenin istihbarat gücü yok ki” diyor..

Sanki çok özel bir istihbarat kadrosu gerekiyormuş gibi, topu taca atıyor..

Başörtülü eşi olan subayı tespit edebiliyorlar..

Sokakta başını açıp, evinde gelen misafirlere karşı başını kapatan.. Kadın ayrı, erkek ayrı oturanları tespit edebiliyorlar..

Ama..

ABD’nin istihbarat teşkilatının kontrolünde olan askeriyedeki subayları tespit edemiyorlar..

Gerekçe olarak da, “Bizim istihbarat kadromuz yok” diyorlar..

Ve maalesef, bu söylem sadece Tuncer Kılınç tarafından değil,

Birçok komutan tarafından tekrar tekrar dillendiriliyor..

Sorasım geliyor, halkı aptal yerine koyan bu generallere:

“Diyelim ki, CIA kontrolündeki FETÖ’cülerin TSK’ya sızdıkları ilk yıllarda, kendi içinizde istihbarat toplama yetkiniz olmadığı için durumdan haberdar olamadınız.. Haydi diyelim, o tarihlerde ByLock kullanmıyorlardı.. Tespit edemediniz.. Haydi diyelim, başörtülü eşi olan subayları tespitteki cevvaliyetinizi, FETÖ’cüleri tespitte kullanamadınız..Affedersiniz.. Taa 1980’li yıllarda askeri liselere öğrenci alımında, soruların çalınıp, FETÖ’cülere teslim edildiği iddiaları üzerine.. Kazanan öğrencilerin tamamını, aynı sorulardan bir daha imtihan etmek de mi, aklınıza gelmedi..”

Öyle ya..

Cevap anahtarını almışlardır..

Cevapları ezberletmişlerdir..

Ne yaparlarsa yapsınlar..

Aynı sorularla, kazanan öğrencileri bir daha imtihana alırsınız..

Aynı soruları sorarsınız..

Cevapların yerlerini değiştirirsiniz..

Gerekirse, yazılı sorularını, sözlü soru şeklinde sorarsınız..

“Bylock kullanıyor mu, kullanmıyor mu?” araştırması yapmaya gerek kalmadan..

“Ev toplantılarına gidiyor mu, gitmiyor mu?” tartışmasına girmeden..

Soru çalarak askeriyeye girenlerin hepsini tek tek tespit edersiniz..

Ama siz de..

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Kemal, FETÖ’nün bıraktığı yerde iftiraya devam ediyor 23 Kasım 2024 | 1.863 Okunma Mahruki düşüncesini açıkladı ise, ben de açıklayayım mı? 22 Kasım 2024 | 3.725 Okunma Teğmenler, İlmiye Çığ, laiklik, ama en önemlisi Bülent Arınç! 21 Kasım 2024 | 6.225 Okunma MHP ne diyor, DEM ne anlıyor? 20 Kasım 2024 | 982 Okunma Mustafa Kemal’in askerleriyiz! 19 Kasım 2024 | 2.687 Okunma