Durun canım, kızmayın hemen.
Kokainin sahibi Davutoğlu değil..
Davutoğlu, sözün sahibi..
Kendisinin de bindiği devlete ait bir uçak.. Bunu kendisi beyan ediyor..
Burası çok önemli, altını çizerek yazmış olalım..
Ahmet Davutoğlu’nun başbakanlığı döneminde.
Sonrasında..
“Türk Hava Kurumu’nun uçakları gibi, boş boş durmasın” diyerek..
Satışa çıkarılıyor..
Şimdi “bir işadamına” dersem..
Adamı tanımıyorum..
Onun için de işadamı demiyorum..
“Parası olan herkese, işadamı denmez, denilmemeli” çünkü..
Uçağı bir kişi satın alıyor..
O “bir kişi” uçak taşımacılığı yaptığını iddia ediyor.
Bu arada bir İspanyola uçağı bir seyahat için kiralıyor..
Bunlar kendisinin anlatımı.
Doğrudur, yalandır, sorumlusu kendisi.
Zaten doğru olmadığına kanaat getirilmiş ki, tutuklanmış..
İspanyol turistin seyahati sırasında, uçakta kokain bulunuyor..
Uçak devletten çıkmış.
Satılmış..
Devlette şu makamda bu makamda kişilerin makam araçlarının binlercesinin satıldığı gibi..
Şu kişi almış, bu kişi almış..
Mülkiyet geçtikten sora, o ulaşım aracında yaşanan olaylardan, eski malikin bir sorumluluğu olabilir mi?
Bunu cevaplamanız için, profesör olmanıza, “Stratejik derinlik” kitabının yazarı olmanıza..
Bu kitabınızı 77 dile çevirerek bastırmış olmanıza gerek yok..
Hayatında köyünden dışarı çıkmamış olan Hayri amcaya sor..
“Sen eşeğini bana satarsan, ben o eşek üzerinde kaçak bir şey taşırsam, sen sorumlu olur musun” diye..
Hayri amca cevap verir, “De git ordan, Aklını mı yitirdin sen?”
Ama bu ülkede başbakanlık yapmış Ahmet Davutoğlu, gözünü öyle bir hırs bürümüş ki..
Çıkmış basın toplantısı düzenlemiş..
Basın toplantısında, “gözümü yaşartan iki olaydan birisi” diyerek anlattığı şey de şu: