Gezi isyanı için, siyasi parti temsilcilerinin, baro başkanlarının, sözde hukukçuların, hatta bazı akademisyenlerin “sivil direniş hareketi” şeklindeki tanımlamaları, ne derece samimi?
Gerçekten, gezi isyanındaki polis araçlarının tahrip edilmesini, kamu binalarının yakılıp yıkılmasını, toplu ulaşım araçlarının kullanılmaz hale getirilmesini, “sivil direniş” olarak mı görüyorlar?
Yoksa..
Sandıkta yenemedikleri meşru siyasi iktidarı, gezi isyanı ile devirmek için çıktıkları yolda, illegal eylemleri “sivil direniş” olarak göstererek, sonraki aşamalara teröristleri bilerek mi hazırlıyorlar?
Polis araçlarını tahrip edenlere sahip çıkarak, adeta, “Daha sert eylemlere başvurduğunuzda da, sizi her daim destekleyeceğiz. Arkanızdayız” mesajı mı veriyorlar?