Geçtiğimiz hafta Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, devlet hastanelerinde çalışmayı bırakıp, daha yüksek ücret ödendiği için özel hastanelere geçmek isteyen doktorlarla ilgili yaptığı açıklama çarptırıldı..
Çarptırıldı, en hafifi..
Bilerek, kasden değiştirildi.
Söylenilen, sahtekarca başka şekilde gösterildi.
Söylenilen ne idi?
Birebir aktarıyorum:
“Son zamanlarda bir şey daha çıktı hastanelerde şöyle böyle oluyor diye. Bakın hatalarımız olabilir.”
Uygulamada yaşanabilen hataları peşinen kabul eden bir cumhurbaşkanı..
Ama suçlamalar ne?
“Tek adam diktatoryası”.
Konuşma sürüyor:
“Bu devasa şehir hastanelerini yapanlar kim? Doktorlar az para aldığı için ayrılıyorlar, değerli kardeşlerim samimi konuşuyorum dost acı söyler ama gerçeği söyler bu hastaneleri inşa eden biziz.”
Teknik altyapısı olmayan hastaneler yerine, modern binalar, modern cihazlarla donatılmış hastaneler yapılmış..
Ama birileri, bu konuşma sonrasında dahi, “Binalar değil, doktorlar şifa verir” söylemi ile Erdoğan’ın karşısına çıktılar..
Depreme dayanaksız, çatısı akan, cihazları arıza yapan.. Devamını siz getirin..
O binalarda doktorları düşünün..
Gittiniz, tedavi olmak istiyorsunuz.
Farz edelim, doktor “Kan tahlili istiyorum” dedi.. Farz edelim, kan tahlili, biraz teferruatlı tahlil.
O hastanede yok.. Ne yapacaksınız?
Hastane hastane dolaşacaksınız..
Eskiden olan bu idi.
Ne yapıyordu doktor?
“Canım bizim hastanede o tahlil yok ise, sen gel, ben muayene ile senin o tahlilde çıkacak neticeleri bulurum” mu diyordu?
“Tahlil nerede yapılıyorsa, git orada yaptır” diyordu..
Düne kadar, böyle idi..
Şimdi, şehir hastanelerinde, en ince ayrıntılarına kadar, hemen tüm tahliller yapılıyor..
Şimdi tek başına bina da diyemeyiz. Tek başına doktor da diyemeyiz..
Hepsi bir arada olduğu takdirde, Allah’ın da izni ile şifa imkanı doğacak..
Ama, eşi başörtülü Ahmet Davutoğlu bile.. Kalktı, “şifa binalardan değil, doktorların elinde” dedi.. Diyebildi..