Barış İçin Akademisyenler Bildirisi’ne de imza atmıştı, Şebnem Korur Fincancı..
Ne vardı o bildiride?
“Türkiye Cumhuriyeti; vatandaşlarını Sur’da, Silvan’da, Nusaybin’de, Cizre’de, Silopi’de ve daha pek çok yerde haftalarca süren sokağa çıkma yasakları altında fiilen açlığa ve susuzluğa mahkûm etmekte” iftirası vardı..
Bugün Sur’da, Silvan’da, Nusaybin’de, cizre’de, PKK’nın özerklik iddiası ile evleri, sokakları işgali yok, devletin de sokağa çıkma yasağı yok..
Demek ki, sokağa çıkma yasağının sebebi Türkiye Cumhuriyeti’nin keyfi kararı değil, PKK’nın hendek operasyonları imiş..
Ama o tarihte, yüzlerce prof. etiketli üniversite öğretim üyesi, devlete o iftirayı attı..
Yetinmediler.. Bildiride şunu da söylediler:
“(..) yerleşim yerlerine ancak bir savaşta kullanılacak ağır silahlarla saldırarak, yaşam hakkı, özgürlük ve güvenlik hakkı, işkence ve kötü muamele yasağı başta olmak üzere anayasa ve taraf olduğu uluslararası sözleşmeler ile koruma altına alınmış olan hemen tüm hak ve özgürlükleri ihlal etmektedir.”
Bugün, o ilçelerde, bırakın o iftiradaki iddia edilen silahları, tek bir kişinin özgürlüğü kısıtlanıyor mu?
Hayır..
Demek ki sorun devlette değil, PKK terör örgütünde imiş..
Bir ilçeyi işgal ettiklerini ilan edip, orada terör estirirlerse..
Devlet de o ilçede huzuru sağlamak için, operasyon yapmak zorunda kalırmış..
Ama şu çok önemli:
“Ancak bir savaşta kullanılacak ağır silahlarla saldırarak..”
Hendek operasyonlarında, sivil insanların zarar görmemesi için kendi canlarını tehlikeye atan güvenlik görevlilerinden 797 şehit vermiş devlete, “Ancak bir savaşta kullanılacak silahla halka saldırıldı” iftirası atılıyor..