29 yıl önce bugün, Mustafa Karahasanoğlu ağabeyimin öncülüğünde, “İnananların yüz akı” olma iddiası ile günlük gazete olarak çıkan Beklenen Vakit, okuyucularını hiç utandırmadan bugünlere geldi..
İnanan insanlara yük olmadan.. Onların sırtlarındaki yükü hafifletme iddiası ile göreve talip oldu..
Bağış toplamadı..
“Dergi çıkarıyoruz, şimdi de günlük gazete çıkaracağız.. Para topluyoruz” demedi..
“Davalar yoğunlaştı.. Cezaları ödeyemez duruma düştük” gibi gerekçeler ile inanan insanların inançlarını, duygularını istismar etmedi..
İnkarcılara şedit, müminlere şefkatli olma iddiası ile çıktı..
İnkarcıların baskılarına karşı, onlara “şedit” olma kararlılığından asla geri adım atmadı..
Allah’ın buyruğu olan bu ilkeyi hayata geçirirken, nefse ağır gelse de, mü’minlere karşı da şefkatli oldu..
Kendi mahallesindeki insanların, grupların, kuruluşların zaman zaman saldırılarına maruz kaldı..
“Ne gerek var bu manşetlere.. Daha ılımlı olunmalı” diyenler oldu.
Hatta iftira edenler, haksız isnatlarda bulunanlar oldu..
Hüsn-ü zan besleyerek, “müminlere karşı şefkatli olma” ilkesinden taviz vermeksizin, gazete sayfalarından onlara cevap vermeye kalkışmadı..
Adli takibata uğradı.. Dava üstüne dava açıldı.
Tazminat davaları, ceza davaları ardı ardına açıldı..
Dünya tarihinin bir basın kuruluşuna yönelik en büyük tazminat davası, akit’e karşı açıldı..
Hem miktar açısından en büyük tazminat davası.. Ki; 624.000 TL’lik bir manevi tazminat davası idi.
Hem de.. Davacısı sayısı açısından rekor davacılı davası idi.. 312 kişi, bir davada, tazminat talep ediyordu..