İstanbul Barosu’nun açıklamasını görünce inanamadım..
“Bunlar uzayda mı yaşıyorlar” dedim kendi kendime..
Okmeydanı’nda kahveleri dolaşan, büyük ihtimalle DHKP/C sempatizanlarının tehdit içerikli açıklamalarına destek çıkmışlar, “laikliğin gereği” olarak yorumlamışlar.
Bu yorumu yapanlarda, ya akıl yoktur..
Ya kendileri de DHKP/C sempatizanıdır.
Ya da, Okmeydanı’nda kahveye gidip bildiri okuyanların tehdidi altındadırlar..
Başka ihtimal olabilir mi?
Mümkün değil..
12 Eylül öncesinde, bu kahve dolaşmalarını iyi bilirim..
Ağzı laf yapan, tok sesli, mümkünse bir erkek, bir kız militan kahveye girer..
Etrafındakiler, gözetleme işini üstlenirler.
Kahvehane sahipleri, genelde işyerlerinde bu tür eylemlere sıcak bakmazlar ama..
Olumsuz bir tavır sergilediklerinde, ertesi akşam kahvehanenin başına gelebilecekleri bildikleri için..
Örgüt propagandasına “sessiz” kalırlar..
Sadece bildiri okuma değildir, eylem tarzları..
Haftalık dergilerini gelir masalara bırakırlar.. Paralarını toplarlar.
Artık buna, derginin parası mı dersiniz.
Yoksa haraç mı dersiniz, siz bilirsiniz..
12 Eylül öncesinde, hemen tüm Türkiye’ye yaygınlaşan..
Sadece solcuların değil, yer yer milliyetçi çizgideki grupların da sergilediği bu eylem tarzı.
Günümüzde artık, sadece sol örgütlerin tam hakimiyet sağladığı mahallelere sıkışmış durumda..
İstanbul için söyleyecek olursak..
Okmeydanı’nda..
Gazi Mahallesi’nde..
Küçük Armutlu’da..
Vesaire vesaire..
İstanbul Baro Başkanı ve yönetim kurulu üyeleri bu eylem tarzını bilmezler mi?
Bilmeleri gerekir.
Bilmiyorlarsa da, ezberden açıklama yapmamaları gerekir..