Böyle bir günde ne yazılabilir ki?
Hayatın acı gerçeğini, sabırla karşılamak isterken..
“Akit yöneticisine damat bıçağı” başlığı atanlarla aynı ülkede yaşarken, ne yazabiliriz ki?
“Başsavcıyı kamyon biçti” gibi bir başlık..
Ramazan günü, oruçlu olarak vefat eden o güleryüzlü insana, en adice sataşmaları yapan bu tür insanların bulunduğu bir ülkede, ne yazabiliriz ki?
Kadir abinin meşhur sözüydü..
Olaylara hep olumlu pencereden baktığının delili olan cümlesiydi.
Bir aksaklık olduğunda... Bir hata, bir yanlış, bir eksiklik olduğunda. Bir gecikme, bir sıkıntı yaşandığında..
Hemen devreye girip, “Sorun yok. Problem yok” derdi..
Ve pratik çözümü bulurdu..
Sorun karşımızda taptaze dururken dahi, o “Sorun yok” derdi..
“Sorun”un önemsizliğini bize hissettirirdi..
Günlük hayatta karşılaştığımız, o an için altından kalkamayacağımızı düşündüğümüz problemleri, iki kelimelik cümle ile yerle bir ederdi: “Problem yok”.
Gerçekten, şu üç günlük dünyada, ne “sorun” olabilir ki?
Ahirete inanıyor ve onun için bir şeyler biriktirmeye çalışıyorsak, hangi “sıkıntı”, hangi “aksaklık”, nihai noktada bir mümin için “problem” olabilir ki?
Ben, Kadir abinin “Sorun yok” sözünden, kendi adıma şu dersi çıkarmıştım:
Kısa vadede “sorun” olarak gördüğümüz, acelecilik yaparak “problem” olarak dertlendiğimiz her şey, hesaba çekileceğimiz dünya hayatının birer imtihanlarıdır.. Önemli olan da, bu dünyaya tapmadığımız gibi, dünyanın dertlerine de tapmamaktır..