Hafta başı idi..
İstanbul Barosu’nun internet sitesindeki manşetler dikkatimi çekmişti..
Türkiye’deki bir kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşunun ana sayfasında..
Üyelerinin yüzlerce sorunu var iken..
Küba’nın eski Devlet Başkanı Fidel Castro ile ilgili üç ayrı manşet için, bir eleştiride bulunmak istemiştim ama..
Daha önemli konular araya girdi..
Erteledim.
Bir yandan da kendi kendime..
“Bir gün sonra zaten bu manşetleri kaldırırlar.. Eleştirimiz de boşa gider”dedim..
Yanılmışım..
Hafta sonu oldu..
İstanbul Barosu’nun internet sitesinde..
Hâlâ, Fidel Castro ile ilgili üç ana manşet yayında.
Hani 10 tane ana manşetleri olur, araya da üç tane Fidel ile ilgili olanı sıkıştırırlar, “Haydi neyse” derim.
Üç tane ana manşetleri var.
Üçü de Fidel Castro ile ilgili.
“Bu ne büyük sevgi?
Bu ne büyük hayranlık” mı demeliyim?
Yoksa..
“Bu ne ülkesinden kopuk bir çizgi..” mi demeliyim?
•
Ana manşetlerde ne yazılı?
Birincisinde, “Işıklar içinde uyu!”
Adam yandı, kül oldu bitti..
Üfürüldü, toz oldu gitti..
Ahiret inancı falan da olmadığı için, göreceği ne ışık var, ne de yatacağı uyku..
Ama İstanbul Barosu; ne kültürü, ne dini, ne ırkı, ne tarihi ile hiçbir bağımız olmayan bir inançsızı, kendisine rehber almış olmalı ki, manşet yapmış..
İkinci ana manşetinde de..
“Tanrı’nın Türk’lere en büyük hediyesi Atatürk’tür. Fidel Castro” yazılı..
Castro’nun hayatının geçtiği yer, Türkiye’den binlerce kilometre uzakta..
Atatürk’ün yaşıtı değil..
Castro 1926 doğumlu olduğuna göre..
Castro daha 12 yaşında iken.
Yani Castro’nun, alfabenin A’sını, sini yeni öğrendiği yıllarda, Atatürk ölmüş.