Dünkü “Madımak yalanları” başlıklı yazıma, Sivas istismarcıları kızmışlar. Oysa yazdıklarım, yazılması gerekenlerin binde biri..
Cumhuriyet tarihinde ilk defa, dosyada tek bir “silah” delili olmadığı halde “33 idam cezası verilmesi”nin saçmalığını mı anlatayım..
Davanın görüleceği mahkemenin, özel olarak belirlenmesindeki hukuksuzluğu mu anlatayım..
Bugünlerde “Yargı politikleşti” diyerek salyalar akıtarak, siyasi iktidara saldıranların, o tarihte, Sivas’taki otel yangını olayı için dosyayı il il dolaştırdıklarını..
Kafa dengi mahkeme aradıklarını..
Yargıtay’ı, Danıştay’ı, HSYK’yı, Adalet Bakanlığı’nı kendi mezhebinden adamlarla dolduran dönemin Adalet Bakanı Seyfi Oktay adlı “dede”nin..
Sivaslı mağdurları astronomik cezalara çarptırabilmek için dava dosyasının il il dolaştırılmasında nasıl aktif rol oynadığını mı anlatayım..
En sonunda, Ankara DGM’de karar kıldıklarını, ama gelin görün ki; Ankara DGM’nin verdiği karara da sonunda razı olmadıklarını mı anlatayım..
Tüm bunları anlatmaya kalksak, eminim şu an “Madımak” diye oturup “Madımak” diye kalkanlar bile utançlarından insan içine çıkamazlar..