Bir mafya babası, yurtdışında kaçak yaşarken, bir bürokrata, bir siyasetçiye iftira attığında..
Bir bakıyoruz, yedi mahalle koşmuş, “Çok doğru söylüyor. Bak adam gerçekleri ifşa etti.. İsmi geçenler hemen görevden alınsın, savcılık bir dakika bile beklemeksizin dosyayı açsın” açıklamaları ile baş göstermişler..
Saadet Partisi’nden Gelecek Partisi’ne, DEVA Partisi’ne kadar, dini kavramlardan haberi olanlar da, aynı söylemi tekrarlıyorlar..
İftiranın ne büyük bir suç olduğunu bilmemeleri mümkün değil..
Belli kriterleri taşımayan insanların sözlerine itibar edilmemesi gerektiğine dair ayetten habersiz olmaları mümkün değil..
Çünkü bunlardan kimisi ağzını açtığında, “50 yıllık siyasi hayatım” diyor..
Diğeri, “Biz bu konuları bilmem kaç dilde kaleme aldığımız kitaplarda ayrıntılı yazdık” diyor..
Bir diğeri, “Şu üniversiteyi, bu fakülteyi birincilikle bitirdim” diye söze başlıyor..
Haydi soyut tanımlarla geçiştirmeyelim..
Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, tam olarak şunu söylüyor:
“Yolsuzluk, yoksulluk ve yasakları ortadan kaldıracaklardı. 20 yıl sonra bugün Türkiye tam manası ile rüşvet çamuruna saplanmış bulunuyor.’’
İddia sahibi Mine Tozlu, “Ben rüşvet vermedim” mi diyor?
Olsun..
İftira diye bir günah, yokmuş gibi... Temel Bey hiç istifini bozmuyor..
“20 yılın sonunda ‘kolektif bir ahlaksızlık’ ile karşı karşıyayız!” diyor..
Başka bir şey demiyor..