McKinsey ile ilgili tartışmalar bir haftadır sürüyor. Kimi “anlaşma yapılması yanlış” dedi. Kimi “doğru” dedi.
Kimisi de; “Kısmen
doğru, kısmen yanlış» dedi. Tartışmanın sonunda söylenilenlerin
hepsini dinleyen Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan istişarelerin sonunda
kararını verdi: “McKinsey ile anlaşmaya gerek
yok”
Devam etti Erdoğan. “Biz bize yeteriz”
dedi.
Bu süreç ve bu sürecin sonunda geldiğimiz nokta bize neyi ispatladı?
Sıkça iddia edildiği gibi Türkiye’de eleştiriye tahammül edilemediği iddiası boşa çıkmış oldu. En sert eleştiriyi Abdurrahman Dilipak Abi, Akit TV’de yapmıştı. Dilipak’ın eleştirileri, “Bağcıyı dövme” amaçlı değil “üzümleri ülke yararına kurtarma” amaçlı eleştirilerdi. Solakların yaptığı gibi “her şey kötü, dolayısıyla bu anlaşma da kötü” anlamında bir eleştiri değildi.
Komünistlerin yaptığı gibi “Diktatörlükle yönetiliyoruz. Burjuvanın başka bir karar alması zaten mümkün değil” türünden bir eleştiri değildi. “O kullarım ki sözü dinlerler de, en güzeline uyarlar” ayet-i kerimesinin hayata geçirilmesini amaçlıyordu.
Gerçekten de bu ayetin anlamı hayata geçti. Tayyip Erdoğan herkesi dinledi en doğrusuna kulak verdi. Böylece ne ispatlanmış oldu? “Türkiye diktatörlükle yönetiliyor” iddiasının doğru olmadığı ispatlandı. Türkiye diktatörlükle yönetiliyor olsaydı Tayyip Erdoğan’ın yanında kim, hangi itirazı yapabilirdi?