2.5 yıldır üstü kapalı tartışıyorduk..
“Çözüm süreci.. Çözüm süreci..”
Ne hükümet tarafı, açık açık adını koyuyordu.
Ne de PKK..
Ne medyada, “çözüm süreci”nin anlamı gerçek boyutu ile tartışılıyordu.
Ne de, çözüm sürecine kökten karşı çıkan milliyetçi kesimde..
Bir kesim sürekli, “Çözüm süreci ile ülke satılıyor” diyor..
Bir kesim “Çözüm süreci ile Kürtler aldatılıyor” diyor..
Hatta bunun alt versiyonları ile, her kafadan bir ses çıktığı da oluyordu..
Ben açık açık söyleyeyim..
Kürtçe televizyon kanalı.. Sadece TRT’deki değil.. Özel kanallarda da isteyenlerin Kürtçe yayın yapabilmeleri..
Okullara seçimlik olarak Kürtçe dersi konulması...
Kürtçe köy isimlerinin, tekrar orjinal haline dönüştürülmesi ile birlikte..
Devletin, Kürtlere vereceği “temel hak ve özgürlükler” tamamlanmıştı..
Zaten Kürtlerin de, sırf tartışma olsun diye ilaveten istedikleri, “Kürtçe anadilde eğitim” idi ki..
Kendi çocuklarını İngilizce eğitim veren kolejlere yollayanların bu isteği...“Şov malzemesi”nden başka bir şey değildi..