İçki ile ilgili düzenleme yapılıyordu..
“Bu düzenleme geçerse, Türkiye’de hiç kimse içki içemeyecek. Bir özgürlük kısıtlanmış olacak” denildiği günlerdi..
Oysa yapılmak istenilen..
“İçen içsin.. Ama hem içip, hem de halkın içine sıçmasın” bakış açısı ile..
Özendiricilik engellenmek isteniyordu..
“İçsem mi.. İçmesem mi?” diye tereddüt edenleri, adeta “içmeye tahrik edecek” şekilde imkanlar sunulmasının önüne geçilmek isteniyordu..
Sağlığa zararlı bir şey değil de, ilaç satılıyormuş gibi, nöbetçi eczane benzeri nöbetçi bakkallar eli ile 24 saat her yerde içki bulundurmanın önüne geçiliyor, akşam 22.00’den sonra içki satışına dur deniliyordu..
Bakkal-çakkal kapılarında.. İçki reklamlarının yapılması önleniyordu...
İlla zıkkımlanacak olanlar, yine zıkkımlanacaklardı..
Ama yeni yetişen neslin, içkiyi bir matah şey sanıp, alışmasının önüne geçiliyordu..
O düzenleme yürürlüğe gireli, iki sene oluyor..
Bugün itibari ile iki senelik uygulamada..
“Ben zıkkımlanmak istiyorum ama.. Zıkkımlanamıyorum” diyen kimse var mı?
Yok..
Benim gönlüm, “kimse içmesin”den yana ama..
Yapabileceğimiz bir şey yok..
İçen içiyor..
Sadece teşvik önlenmiş durumda..
•
Bu girişten sonra, gelelim “p...nk” muhabbetine..
İçki tartışmaları ekseninde..
Uğur Dündar, Yaşar Nuri Öztürk (Bu muhabbetin hesabını, öte dünyada nasıl veriyor acaba?), Müjdat Gezen ve Levent Üzümcü, dörtlü ekip oluşturmuşlar, konferans salonunda, izleyiciler karşısına oturmuş sohbet ediyorlar..
Müjdat Gezen’in ifadeleri tane tane şöyle:
“Diyelim ki içki içiyoruz.. Sana ne lan pezevenk..”