Abdullah Gül’ü cumhurbaşkanı seçtirmemek için günlerce sürmanşetten verdikleri soru şöyle idi: “Tehlikenin farkında mısınız?”
Aslında sorun; Abdullah Gül’ün kendisi değildi..
“Eşi başörtülü birisinin cumhurbaşkanı olması” idi.
367’yi icat ettiler..
Cumhuriyet mitingleri yaptılar..
Başaramadılar..
Ama yaşananlardan ders de çıkarmadılar..
Sonraki süreçlerde de..
Hainlik ettiler..
Yalan yazdılar..
İftiradan medet umdular..
En büyük holdinglerin desteği ile, bugünlere kadar geldiler..
Şimdi ise, yolun sonu göründü..
Bir yazarları “Cumhuriyet gazetesi üzerindeki kara bulutlar dağılsın” diye başlık atıyor..
Gazetede daha önce toplam “517 yıl çalışanlar” bir araya gelip, çözümler geliştirmeye çalışıyorlar..
“Kapıya kilit mi vuralım, yoksa Tuncay Özkan’ın Kanaltürk’ü sattığı gibi, gazeteyi FETÖ’ye mi satalım?” tartışması yapıyorlar.
Oysa bugün artık ne FETÖ’nün, gazete alarak yapacağı kirli yayından bir umudu kaldı..
Ne de FETÖ’de, gazete satın alacak para kaldı..
Zaten bu sebeple de, Cumhuriyet yönetimi, önce gazetenin fiyatını 2 lira çıkardı..
Benzer gazeteler 75 kuruş ile 1 lira arasında fiyat belirlemiş iken..
Onlar aynı gazeteyi, iki misli fiyata satmaya başladılar..
Yine olmadı..
“Tehlikenin farkında mısınız” başlığı attıkları en üst bölüme, şimdi “Bir Cumhuriyet’imiz var” sloganını yerleştirmişler...
Yani, “Bir Cumhuriyet’imiz var. O da kapanmasın” diye, ağlaşıyorlar..
•
Cumhuriyet gazetesinin geldiği bu noktadan dolayı seviniyor muyum?
Niye sevineyim ki?
İnsanların/kurumların yok olmasından/kapanmasından değil..
Düzelmesinden/ıslah olmasından sevinç duyarım..
Ne kadar hain olurlarsa olsunlar..
Ne kadar vicdansız olurlarsa olsunlar.
Ne kadar zulüm yapmış olurlarsa olsunlar..