“Okumadan imzalama” diyor, İstanbul Barosu..
“Avukatına sor” diye devam ediyor.
“Anayasa toplumsal bir sözleşmedir.
Bu sözleşme senin yaşamını ve ülkenin geleceğini belirler” tespiti sonrasında da..
“Avukatına sor” diye bitiriyor..
Aslında ben de katılıyorum, İstanbul Barosu’nun çağrısına..
Okumadan imzalamamalıyız.
Onun içindir ki, 12 Eylül generallerinin, bize okutmadan imzalattırdığı darbe anayasasından başlamalıyız, “okuma”ya..
Okuyalım bakalım, ne yazıyormuş, darbe anayasasında: “Darbeyi yapanların hukuki ve cezai sorumluluğu yoktur!”
Bunu yazdılar anayasaya..
Ve bugün, o anayasayı savunuyor, şimdi hukukçu geçinen bir sürü soytarı..
Eyyy soytarılar..
Eyyy şaklabanlar..
Söyler misiniz..
Bir hukuki metinde, “Bu metni yazanların cezai ve hukuki sorumluluğu yoktur” ifadesi geçiyorsa..
O “metin’i hazırlayanlar için, “yargı muafiyeti” getiriliyorsa..
Aslında orada, aynı zamanda bir “suç ikrarı” da yok mudur?
Darbeciler, ikrar ediyorlar: “Biz suç işledik. Onun için, yargıdan muafiyeti de, işlediğimiz suç metnine koyduk..”
Bizim hukukçu geçinen adamlarımız da..
Bu rezalete, Cumhurbaşkanı’ndan önce.. Siyasilerden önce.. Hükümetten önce karşı çıkıp, “Atın şu 12 Eylül anayasasını tümü ile çöpe” diyeceklerine..
“Atın şu 1961 anayasasını çöpe!” diyeceklerine..
Darbe anayasalarını çöpe attıktan.. 1980 ve 1960 darbelerinin hukuka aykırılığını tescilledikten sonra da..
“Darbeler olmasaydı, şu an 1924 anayasası yürürlükte olacaktı.. Gelin, 1924 anayasasını temel alıp, neleri değiştireceğimize, toplumsal bir uzlaşı ile karar verelim” diyeceklerine..
Darbe anayasasından yana tavır alıp..
Seçilmiş meclisin büyük çoğunluk ile -339 üye ile- yaptığı değişikliğe karşı çıkıyorlar..
Bir de utanmadan..
“Referanduma sunulan metnin avukatlar tarafından anlatılması, ‘hastanın doktor tarafından tedavi edilmesi’ kadar doğaldır. Bu durum hastayı, ‘hastabakıcı teşhislerine’ mahkum etmemeyi de ifade eder. Bu bizim işimizdir kısaca..” diyorlar..
Anayasa değişikliği, avukatlardan sorulurmuş..
Hatta avukatlardan da değil..