Dergah Yayınları güzel bir kitap hazırlamış. İlk baskısını 2022’de yapsa da ben bu güzel kitabı yeni gördüm. Tabii kitap başlıkta olduğu gibi bir soruyla açılmıyor. O, doğrudan doğruya “gözyaşlarına boğuldu” diyor.
Dostoyevski’yi biraz tanıyanlar onun duygusallık denen başa bela şeyle ilişkisini gayet iyi bilirler. Ama ağlamaya neden olan şeyi söyleyen soğuk toprakların filozofu Hegel olduğuna göre, sıradan bir şey olamazdı.
Merakla açtım kitabı. Tabii kitap Dostoyevski’nin üzerinde ne bir ağaç ne de bir çalı bulunan, yalnız buzlarla kaplı Sibirya’daki sürgün günlerinde neler yaptığını anlatan bir bölümle açılıyor.
Dostoyevski burada dostu Aleksandr Vrangel’in içinde bir yatak, bir masa ve sandığın olduğu basık evinde kalıyor. O buz dağları arasında kasvet ve kederle günlerini doldururken, Sibirya’nın binlerce kilometre batısında, Berlin Üniversitesi’nde, Hegel tarih felsefesi üzerine derler veriyor.
Daha sonra kitaba çevrilerek, Sibirya’da Vrangler’in basık evine ulaşan kitapta Hegel Sibirya’dan bahsederken şöyle diyor: “İlk olarak kuzeydeki eğimli alan, sularını kuzey okyanusuna döken güzel ırmaklarıyla Altay sıradağlarından başlayan Sibirya...