Bu yazı, daha yazarken bile mekanlar, insanlar ve hayatlar arasında kurduğu bağlarla gündem dışı bir tatil yazısı gibi görünmüştü gözüme.
Bu mübarek bayram günü vesilesiyle söz konusu yazıyı tekrar sizlerle paylaşmak istiyorum…
****
Mekânlar bize ne söyler? Yaz aylarında benzersiz bir çekimle beni sarı düzlüklerine ve fısıldayan harabelerine çeken köyümün sade mekânları mesela… Taş ve kerpiçle berkitilmiş duvarları, ilkel ama zekice bir görkemle örülmüş ahşap tavanlarıyla bu mekânlar duyabilene ne çok şey söylemekteler. Koyu renk ve oldukça basık gövdeleri, yakın ilişkilerin merkezinde olduğu geniş aileyi ve tevazuu dillendiriyor gibidir. Ona daha yakından baktığınızda tarım toplumunun Anadolu’daki kesintisiz izlerini görebilirsiniz. Aynı zamanda Türklere özgü “Bozkır”da bütün birikimiyle o mekânda tecessüm eder.
****
Mekân, hep böyle değil midir? Onlar kendilerini şekillendiren
zihnin taşa, simetriye, biçimlere evrilmiş hali değil midir?
Kuşkusuz öyledir. Bu yüzden mekanların çizgilerinde iz sürerek
kaçınılmaz olarak insanın ruhuna varan bir yolculuğa
çıkabiliriz.
Şimdilerde Steve Jobs, Mark Zuckerberg, Bill
Gates örnekliğiyle ön plana çıkan şu alışık olmadığımız
“garaj”lar mesela…