Türkiye’de hiçbir olguyu olduğu gibi konuşamıyoruz. Olguları değil onların ansiklopedik tanımlarını, sembolik anlamlarını, tarihsel değerlerini konuşuyoruz ancak. Bu da konuşmamakla aynı anlama geliyor.
Söz gelimi 24 Kasım Öğretmenler günüydü dün. Böyle bir günde aşağı yukarı şöyle şeyler söylemeniz bekleniyor sizden. “Geleceğimizin teminatı gençlerimizi yetiştiren, geleceği aydınlatan, fedakarlık abidesi öğretmenlerimizin öğretmenler gününü kutluyorum.“
Bu cümleye “başta Mustafa Kemal olmak üzere” ifadesini de koymanız gerekiyor ki kutlamanın tarihsel, ideolojik ve mistik bağlantısı tam kurulsun ve herhangi bir öğretmenlikten değil de (söz gelimi Kuran’ı Kerim öğretmenliği) “belli bir öğretmenlik tipinden” bahsettiğiniz anlaşılsın…
Öğretmenlik müessesine saygı duymak ile öğretmenliği tartışılmaz bir kutsala dönüştürmek arasında fark var. “Kim kutsala dönüştürüyor” diyenlere şu söylenebilir: Bakın bakalım öğretmenler gününde yahut sair zamanlarda öğretmenler ve öğretmenlik ile ilgili tafsilatıyla, adamakıllı bir kritik yapılabiliyor mu memlekette?
Yapılması halinde o savunmacı nakarat hemen başlıyor: “Fedakarlıklarıyla…”
Türkiye’de öğretmenlik...