Her seçim dönemi olağanüstü zamanlardır ve bu zamanlarda şehirleri müthiş bir kirlilik istila eder. Sokaklar, direkler, caddeler karşılıklı bayraklarla, afişlerle; üzeri adayların resimleriyle kaplı brandalarla, tıkış tıkış doldurulur.
Cadde üzerleri, değişik ebatlarda, onlarca parti çadırıyla dolar. Vatandaşın yürüyüş yoluna dikilmiş bu çadırların belediye kanunlarına aykırılığı ya da vatandaşın hayatını zorlaştırdığı gibi konular, çadırları kuranların çok da umurunda olmaz.
Çadırların teknolojik donanımı iktidardan muhalefete doğru değişiklik gösterir. Kimi çadırlar komple dijital ekranlarla doluyken, bazısında en teknolojik şey, arkadaki dükkandan çekilmiş üçlü prize takılı su ısıtıcısıdır.
Seçim için kurulmuş her çadırda, kulaklardan içeri bir çivi gibi saplanan bangır bangır bir müzik, aralıksız çınlar durur…
Giydirilmiş otobüsler, minibüsler sokak aralarında bile son ses müzikle dolaşırlar. Eğer bu araçlardan biriyle, bir kırmızı ışıkta yan yana denk gelirseniz, yeşili beklerken akla karayı seçersiniz. Hastanız varsa ya da hastaysanız, yandınız! Bunları şikayet edecek bir yer de yoktur. Etseniz bile seçim üstü kimse böyle bir şikayeti dikkate...