Belediye seçimleri geldi çattı.
Bu kez heyecan az, tansiyon düşük. Bir heyecansızlık, umutsuzluk, yorgunluk olduğu açıkça hissediliyor. Siyasiler de, vatandaş da yorgun. Bu haleti ruhiye sandık sonuçlarına da yansıyacaktır.
Yerel seçim sonuçlarının etkileri yerelle sınırlı kalmayacaktır elbette. Hiçbir zaman kalmadı da. Türkiye’de siyaset hiçbir zaman sadece siyaset değildir. Yerel seçimlerin hem makro hem de mikro boyutu olmuştur hep.
Ben daha çok, sokağı içine alan mikro boyutuyla ilgileniyorum. Nedeni basit: Sokak, kent hayatının döndüğü yer. Hayatımız sokağın sınırları ve karmaşası ya da düzeni içinde geçiyor. Orada alışveriş yapıyoruz, geziyoruz, yaşıyoruz… Ters yönden girmiş bir araç hayatımızı felç edebiliyor. Erken saatte çalışmaya başlayan bir beton mikseri pazar sabahı uykumuzu bölebiliyor.
Hukuki disiplinini kaybetmiş, düzensizliğin hakim olduğu bir sokak, hepimizin hayatını doğrudan etkiliyor. Sokak neyse, hayatlarımız da o. Sokağı düzenlemek… ama nasıl?
Kent politikasında, “Kapitalist toplumların özellikleri, kapitalist kentlerin de özellikleridir.” diye bir söz vardır. Bu, günlük hayatımızı da açıklıyor. Kamusal alanı...